Yöneticileri Harekete Geçirmek İçin Zorlayalım
Gazze’deki vahşet artarak devam ediyor. Dikkatler Gazze’de iken, Batı Şeria’da da katliamlar ve insanlık suçları tırmandırılmaktadır. Filistin toprakları bir bütün olarak soykırıma ve vahşete tabi tutulmaktadır. Müslüman halkların devlet başkanları ise ileri bir adım atmaya niyetli değiller. Son sözlerini çoktan söylediler ve kenara çekilip “eşek arısı gibi sadece vızıldamaya” devam ediyorlar. Siyonist terör örgütünün şekillendirdiği süreç hakkında herhangi yeni ve dinamik bir planları bulunmamaktadır. Özellikle somut politikalar konusunda adım atmamaya kararlı görünüyorlar. Ama diğer yandan da, sadece siyaseten, dostlar pazarda görsünler diye bir şeyler mırıldanıyorlar ki, kendileri de söylediklerine inanmıyorlar. Kendilerinden onurlu bir tavır beklediğimiz bazı firmalar ve iş adamları ise zaten onurlarını çoktan sattılar ve ihanetlerinde son derece kararlı bir şekilde direniyorlar. Yani ne devlet başkanlarının ne de terör çetesine yardım ve yataklık eden firmaların, hatalarından dönmeye niyetleri yoktur. O halde, sözün burasında, onurlu halklara büyük görevler düşmektedir. Hem devlet başkanlarını hem de firmaları harekete geçirebilecek etkili yöntemler müzakere edilebilir. Dua, maddi yardım, protesto, yazma, haykırma gibi rutin desteklerimizin yanı sıra; yöneticileri harekete geçirebilecek yeni yöntemler üzerinde çalışmak icap eder. Yöneticilerin en fazla hassas oldukları konularda onları zorlamak lazım. Mesela; bu meseledeki duyarsızlıklarından ve halkların beklentilerine uygun hareket etmemelerinden dolayı; daha evvelki seçimlerde oy vermiş olanlar, oy vermeyerek çok ciddi ve sarsıcı bir ceza kesebilirler. İşte buna benzer halkımızın yapabileceği ve idarecileri ayağa kalkmaya zorlayacak yöntemler kararlı bir şekilde uygulanmalıdır. Madem onlar ayağa kalkmıyor iseler, onları, anlayacakları dilden ayağa kaldıralım. Canları yanınca nasıl ayağa kalktıklarını hep beraber göreceğiz. Onurunu satmış olan firmalara gelince; durmadan mütemadiyen rahatsız etmek, kapılarında eylem yapmak ve başta sosyal medya olmak üzere her platformda teşhir etmek gerekir. Ve en önemlisi de dinleri ve imanları, tek kutsalları para olduğu için, bu firmaların ürünleri tespit edilmeli ve boykot kapsamına alınmalıdır. Ne olursa olsun bu firmalardan alış veriş yapmamak gerekir. Madem onlar para için onurlarını satıyor, para kazanma yollarını kapatıp canlarını en acı şekilde yakmalıyız.
Biz sessiz yığınlar asla çaresiz değiliz. Gücümüzün ve potansiyelimizin farkında olup sahada bu potansiyeli seferber etmemiz lazımdır. İnsanlığın öldürüldüğü ve insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir yerde, madden bir bedel ödemek gerekiyorsa, bunu seve seve yapabilmek lazımdır. Hem kendimiz ve çocuklarımız hem de mazlum insanlar için yaşanılabilir bir dünya inşa etmek için bedel ödeme iradesini ortaya koymak gerekir. İnsanlığın öldürüldüğü; kadın ve çocukların, mazlumların “ey Müslümanlar bizi kurtaracak yok mu” diye feryat ettiği yerde, her Müslüman fert mesuliyet altına girer ve yağa kalkmak farzdır. Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Bir şey yapıyor gibi görünüp de hiçbir şey yapmamak, bizi mesuliyetten kurtaramaz.
Ayağa kalkıp öyle bir duruş ortaya koyalım ki, yarın çocuklarımız, “onlar adamdı” desinler.
Bu gün mazlumlara ağlamayanlara ise ne bu dünyada ne de ahirette ağlayan kimse olmayacaktır.
Uğruna mazlumların yardımına koşmadıkları o dünyalıkların ellerinden çıkacağı; dünyada ve ahirette yürek yarası, pişmanlık ve nedamet olacağını iyi bilsinler. Mazlumların ahının göğe yükseldiği bir dünyada; uğruna kör ve sağır kesildikleri kahrolasıca menfaatleri elbette bir gün yerle yeksan olacaktır.
Bu dünyadan sadece bir kefen ile gideceksiniz; ama mazlumların laneti, ne bu dünyada ne de ahirette peşinizi bırakmayacaktır.
Ey kör, sağır ve dilsiz kesilenler; yarın Aziz ve Celil olan Allah’ın huzurunda Gazzeli mazlumların yakanızı yırtmasına hazır olun.