• DOLAR 34.641
  • EURO 36.577
  • ALTIN 2932.037
  • ...

HAMAS; İslam’ın ordusudur, Hz. Muhammed’in ordusudur, Ümmetin ordusudur; hatta özgürlük ve adaletten yana olan tüm insanlığın ordusudur. Hayber’deki İslam ordusu ne ise, HAMAS da odur. Bu gün Gazze; şecaat ve savaş yönü ile Hayber; mazlumiyet yönü ile Kerbela’dır. Yani Gazze’nin bir yanı Hayber, diğer yanı Kerbela’dır. Bir yandan Muhammedi bir ruh ve şecaatle savaşan ve insanlığın kitabına yiğitlik destanı yazan, iman ve iradenin ete kemiğe bürünmüş hali olan İslam askerlerinin, Hayberi günümüze taşıyan kahramanlığını müşahede ederken, diğer yandan Kerbela’da kuşatılan İmam Hüseyin ve Ehli Beyt’in mazlumiyetini  görüyoruz.

Tarihe bakıp Hayber’de olmayı isteyen Müslümanlar veya Kerbela’da olup İmam Hüseyin’e yardım etmek isteyen ve o devirde O’nu yalnız bırakanlara lanet okuyan Müslümanlar; işte size Hayber, işte size Kerbela...

Madem Filistin’de yaşanan savaş, İslam Ümmeti’nin savaşıdır; o halde İslam Ümmeti ya Filistin için savaşan ve her halktan unsurlar içeren bir ordu kurmalı ya da orada savaşan HAMAS’ı, İslam’ın ordusu olarak kabul edip, ihtiyacı olan her türlü destek sağlanmalıdır. İslam Ümmeti; Filistin Direnişi’ni, Hz. Muhammed’in Hayber ordusu olarak görmeli ve bu orduyu tüm imkân ve kabiliyetleri ile desteklemelidir. Nasıl ki başta Amerikalılar olmak üzere küresel şer güçleri ve haydutlar, terör örgütü israil’in militanlarını kendi orduları olarak görüp bütün imkân ve kabiliyetleri ile destekliyor ise İslam ümmeti de en az onlar kadar Filistin’in silahlı kuvvetlerine sahip çıkmalıdır. Ayrıca kuşatmayı yarıp mazlum Filistinli sivillere, kadın ve çocuklara sahip çıkmalıdır. Bazı kaynaklara göre; küresel haydut ABD, terör örgütü israil’e silah ve mali destek vermekle yetinmiyor, kendi komandolarını da kara harekatında katliamlara eşlik etmesi için israil’e göndermiş. Siyasi figürler bu konuyu iyi işlemeli ve İslam halkları, ABD’nin bu tasarrufunu gerekçe göstererek, Gazze’ye silahlı kuvvet veya silah göndermek için uygun bir refleks ortaya koymalıdır.

Filistin’de insani dram büyüyor. Gazze’de soykırım uygulanıyor. Bu meselenin; tüm insanlığın, İslam Alemi’nin, Arapların hatta Filistinlilerin değil sadece Gazze’nin savaşı olduğu algısı özellikle işlenmektedir.

Biz de diyoruz ki; Gazze’de her gün yüzlerce bebek ve çocuk öldürülüyor ve soykırım uygulanıyor; insanlık suçu işleniyor. Bu itibar ile bu savaş, özgür dünyanın savaşı ve gönlü adaletten yana olan tüm onurlu insanların sorunudur. Özgür bir dünyada ve dünya halklarının barışı ve insanlık ailesi tablosunda siyonizme yer yoktur. Kendisi dışında diğer tüm insanları köle; hatta hayvan olarak gören bir zihniyete sahip olan Siyonizm yok edilmeli ki, insanlık ailesi barış ve özgürlük için bir ufuk yakalayabilsin.

Kudüs meselesi; bir toprak sorunu değil; iman ve akide meselesidir. Filistinliler, ümmet adına Siyonizm ile savaşmakta ve imani ilkelerimizin bize yüklediği mesuliyeti omuzlamaktadır. Bu yönü ile de bu savaş ümmetin savaşıdır. Araplar, ümmetin bir parçasıdır ve ayrıca Filistin, Arap coğrafyasının kalbidir. Bu mesele tüm Arapların meselesidir. Gazze, Filistin’in ayrılmaz bir parçası ve Kudüs’ün kanatlarıdır. Kudüs, bir güvercin ise kanatları Gazze’dir. Kudüs’ün özgürlüğünün yolu, Gazze’den geçer.

O halde; insanlığın, İslam Ümmet’inin, Arapların ve tüm Filistin’in kalbi Gazze için atmalıdır.

İslam ülkeleri ve Direniş güçleri, Gazze’nin savaş yükünü omuzlamalı ve ortak bir dava için yapılan bir savaşta, savaşın külfetine ortak olmalıdır. Bu savaş, hepimizin savaşıdır; külfetini, acılarını ve bedelini beraberce omuzlamalıyız. Bedeli ne olursa olsun; İslam ümmeti, evlatlarını yalnız bırakmamalıdır.

Gazze’nin kanı, bizim kanımız, canı bizim canımız ve ruhu bizim ruhumuzdur.

“Ya şehadet ya zafer” parolası, tarihte birçok fethin ve zaferin tılsımı olduğu gibi bu savaş için de bu sırrı ümmet olarak düstur edinmeliyiz.