• DOLAR 34.42
  • EURO 36.298
  • ALTIN 2843.507
  • ...

Filistin davası konusunda müspet herhangi bir gelişme olmamasına rağmen, İslam dünyasından peş peşe normalleşme açıklamaları ve adımları gelmeye başladı. Özellikle Körfez ülkelerinin artık bir klasik haline gelen açıklamalarına ilaveten, Türkiye’den gelen açıklamalar ve atılan başlangıç adımları başta Türkiye halkında olmak üzere, İslam dünyasında soğuk duş etkisi oluşturdu. İktidarın “U” dönüşü anlamına gelecek ve iktidar cephesinin kendisince tevil etmeye çalıştığı birçok hamlesine şahit olduk ama Filistin davası konusundaki ricati izaha muhtaç bir konudur. İsrailliler ile gerçekleştirilen temaslar ve akabinde atılacağı söylenen adımlar ve bundan sonra ortaklık anlamına gelecek gelecekteki adımlar, son derece endişe vericidir. Denilebilir ki, İslam dünyası nezdinde mahkûm olan terör şebekesi siyonist oluşum, bu gidiş ile zihinlerde ve siyaset ekseninde normal bir noktaya gelecektir. İşgalci israil’in meşruiyeti ve güvenliği noktasında adeta yoldaki tüm engeller bir plan dahilinde ortadan kaldırılmaktadır.

İşgalci israil’in, Filistin meselesi konusunda herhangi bir müspet adımı söz konusu değildir. Tam tersine işgali daha muhkem hale getirmek için zamana yayılan bir işgal planını kapsamlı bir şekilde ağır ağır işletmektedir. Neredeyse her gün Filistin’den şehit haberleri ve yıkım fotoğrafları gelmektedir. Ey İslam ümmetinin idarecileri, Siyonist cephede ne değişti ve ne normalleşti ki, sizler peş peşe normalleşme açıklamaları yapıyorsunuz? Tekrar hatırlatalım ki; Mescid-i Aksa ve Kudüs davası hiçbir siyasi pazarlığa feda edilmeyecek kadar alidir. Bu dava İslam ümmetinin onur davasıdır, kimlik ve benlik davasıdır. Siyonistler ile normalleşme, bu davaya ve İslam ümmetine ihanet etmektir.

Yapılan açıklamalar ve atılan zelil adımlar, Siyonist terör şebekesini her geçen gün daha da küstahlaştırmaktadır. Sürecin bu aşamaya gelmesi konusunda katkısı ve dahli olan herkes mesuliyet altındadır. Bu hususta İslam ümmetinin tarihi bir sorumluluğu vardır. İslam ümmetinin idarecileri Filistin davasına herhangi bir katkıları olmamasının yanı sıra; nötr pozisyonunda olmayı bile başarabilmiş değildirler.

Özellikle Türkiye’deki iktidarın bu konuda çok hassas olması ve yapılan açıklamaları yeniden gözden geçirmesi gerekir. Halkı Müslüman olan devletlerin idarecileri; halkların duygu, düşünce ve maslahatları itibariyle temsiliyet noktasındadırlar. O halde Müslüman halkın tercümanı olmak durumundadırlar. Bilhassa mütedeyyin halkın ve özgürlük ve adaletten yana olan insanların oyu ile iktidara gelen bir hükümet, halkımızın Filistin davası konusundaki hassasiyetini bir siyaset zemini olarak benimsemek durumundadır. Sessiz yığınlar, Filistin davası konusunda özel bir hassasiyete sahip iken, iktidarın bu hassasiyeti göz ardı etmesi beklenemez. Bilhassa Türkiye devletinin yavaş yavaş küresel bir aktör olma yolunda şartları zorladığı ve mazlumlar için umut olmaya çalıştığı bir dönemde böyle bir adımın siyaset aklı ve siyaset matematiğinde de uzun vadede karşılığının olmadığını düşünüyoruz.

Netice itibariyle diyoruz ki;

Filistin davası konusunda normalleşme; terör çetesi Siyonistlerin, işgalci konumuna son vermedikçe ve Filistinlilerin meşru tüm haklarını vermedikçe, normalleşmemektir.

Evet, Filistin davası konusundaki normalleşme ve vasat çizgi, Siyonistlerle normalleşmemedir.