• DOLAR 32.339
  • EURO 34.883
  • ALTIN 2390.103
  • ...

Bu seçim süreci bir hayli ilginç gelişmelere sahne oluyor. Özellikle dikkatimizi çeken ilginç bazı noktalara değinmek istiyoruz.

• Sol, ideolojik bir tükenmişlik yaşıyor. Artık sol söylemlerin para etmediği, “sol” kelimesinin bir etiketten ibaret kaldığı, fikirsel zeminini kaybettiği ve sahiplerinin bile ideolojik bir zemin kaygısı taşımadığını müşahede ediyoruz. Türk solunun her rengi ile emperyalist güç odaklarına koltuk değneği olduğu ve kapitalizmin çarkı haline geldiği aşikardır. Artık solculuk, emperyalizm için ileri bir karakol ve elverişli bir aparat halini almıştır. Sol söylemler ise halk ve inanç düşmanlığına evrilerek küresel şer güçlerin çok hamleli, teslim ve operasyon odaklı satranç oyununun ilk hamleleri haline gelmiştir.


• İlkeli ve prensip eksenli siyaset, yerini konjonktür siyasetine bırakmıştır.
İdeolojik tükenmişlik yaşayan ve ütopyanın realiteye mağlup olduğu bir zeminde, iktidar umutları tükenen sol cephe, kendisini İslam düşmanlığı üzerinden ifade etmeye çalışmakta ve takipçilerini de bu yönde konsolide etmektedir. Ama seçim döneminde birden 180 derece bir dönüş sergileyen sol kesim, dini değerleri istismar konusunda müthiş bir performans ortaya koymaktadır. Dini, siyasete alet etmenin, türbe kültürünün, lale devrini yaşadığı bir döneme şahitlik etmekteyiz. İnançsızların bile iftar sofralarında ellerinin kalktığı tablolara şahitlik etmekteyiz. İnanç özgürlüğüne ve insan haklarına vurgu yapıldığı; hatta bu intibayı pekiştirmek için ailelerin bile rol aldığı bir tiyatro perdesi izliyoruz.

• Sol kadrolarla iktidara yürüme umudunu kaybeden CHP, umudunu sağda siyaset yapanlara ve AK Parti’nin eski kadrolarına bağlamıştır. Karşıtlıklar üzerinde siyasetin şekillendiği bir zeminde, sol bir partiyi iktidara taşıma ve ona ortak olma adına, sağcılar ve muhafazakar bazı partilerin garip birlikteliğine şahit olmaktayız. Millet İttifakı kazanırsa; solcuların, sağcıların ve muhafazakârların omuzlarında iktidara yürüdüğü son derece enteresan bir tabloya şahitlik edeceğiz.

• İslam’dan haz etmeyen ve ellerinden gelse Müslümanları mağaralara hapsedecek; hatta onlara hayat hakkı tanımayacak olan kesim, mütedeyyin vatandaşlarımızı hep dolgu malzemesi olarak kullandı. Dışı halkımıza benzeyen, aslı ise şöyle veya böyle bu tapınakçılara teslim olan bazı medyatik kişilikleri vitrin malzemesi olarak kullandılar. Ama bu eğilim bu seçim döneminde zirve yapmış durumdadır. “At izinin it izine karıştığı” bir dönemde, herkesin davası işgal edeceği bir mevzi olmuştur. “Köprüden geçinceye kadar eyvallah” edilecek ve “köprüden geçtikten sonra” bir sonraki seçim dönemine kadar hatırlanmayacak olan muhafazakârlar kullanılmaya devam ediliyor. Bu senaryo her seferinde tekrar edildiği halde, maalesef hala güncelliğini koruduğunu üzülerek söylemeliyiz. Unutmayalım ki, her şey aslına rücu eder; su akar ve yatağını bulur.

• Kürtlerin hak ve özgürlükleri talebi iddiasında bulunan HDPKK’nin yüzü her geçen gün daha iyi ortaya çıkmaktadır. Bu kesimin derdinin Kürtler olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Temel hedefin sosyalizm olduğu hatta daha kötüsü olduğu gerçeğini müşahede ediyoruz. Kemalizm’in değiştiremediği ve eviremediği Kürtleri, tamamen asıllarından ve inançlarından koparmaya çalıştığına şahit oluyoruz. Kürtleri değiştirme ve dönüştürme hususunda Kemalizm’in başaramadığını Apoizm başarmaya çalışmaktadır. Solun en kötü örneğine şahitlik etmekteyiz. İdeolojik yeterliliğini tamamen yitiren bu kesim, emperyalizmin ileri karakol görevini yapma işini garip garip söylemlerle meşrulaştırmaktadır. Bu konuda PKK liderlerinin açıklamalarını incelemek faydalı olacaktır. “Kerametleri kendilerinden menkul” liderlerinin her türlü açıklamasını meşrulaştırma zeminine oturtan ve sorgulamayan mürit karakterli bir kitlenin varlığını ibret ile müşahede etmekteyiz.

• Marjinal Türk solu yılardır Kürtlerin oyu ile meclise girmektedir. Kürtleri hamal olarak gören bu zihniyet, buldukları maden sahasını terk etmek yerine, bu potansiyele çökme iradesi ortaya koymaktadır. Maalesef bu asalak taife, her geçen gün etkinliğini artırmaktadır ve siyaset namına Kürtlerin sırtında siyasal yolculuklarına devam etmektedir. Kürtler bedel öderken bu asalak taife Kürtlerin sırtında keyif ile purolarını tüttürmektedir.

• Bu seçimin döneminin belki de en çarpıcı yanlarından birisi; HÜDA PAR’ın, Türkiye siyasetinde belirgin ve görünür hale gelmesidir. Daha önce kendilerine uygulanan boykottan ve imkansızlıklardan dolayı kendilerini Türkiye halkına tam manası ile ifade edemeyen HÜDA PAR, kendilerine yapılan haksız ve mesnetsiz saldırılar üzerinden kendisini ifade etme imkanı buldu ve şimdiden Türkiye’nin geleceğinde kalıcı bir siyaset merkezi olduğunun işaretlerini verdi.

• Partilerin çıkış zemininin en önemli unsurlarından birisi, siyasete ilk atıldıkları zaman hakim olan siyasi zemindir. HÜDA PAR, siyaset arenasına çıktığı zaman; şartların, bir ivme için elverişli olduğu söylenemez. Ama siyaset uzun soluklu bir mücadeledir. HÜDA PAR için artık “tekerleğin döndüğünü” söyleyebiliriz. Artık tüm Türkiye’nin tanıdığı HÜDA PAR, ilkeli duruşunu koruyup iyi bir siyasi performans ortaya koyarsa Türkiye siyaseti için ciddi bir alternatif ve halkımızın bağrından çıkmış siyasi bir adres olacaktır. Dört adayın, AK Parti saflarında aday gösterilmesi hadisesini gelecek açısından okumak çok daha isabetli olacaktır. Son derece yerinde bir hamle ile önüne konulan bariyerleri yıkmanın arifesinde bulunmaktadır. Kendisine yakın sivil toplum kuruluşları ve vakıflar vasıtasıyla hizmet konusunda müthiş bir deneyimi olan bu kitle, deprem bölgesinde ortaya koymuş oldukları müthiş performans ve samimiyeti bize şunu gösterdi: Bu kitle, hizmet eksenli belediyecilik hizmetleri konusunda halkımızın beklentilerini karşılayacak irade ve samimiyeti taşıyan kadrolara sahiptir. Cumhurbaşkanı ve parlamento seçimleri ile çok ciddi ve reel bir siyaset zemini yakalayacak olan HÜDA PAR, ilk belediye seçimlerinde göz önünde birkaç belediye kazanacak olursa, asıl çıkışını bundan sonraki belediye seçimlerinde yapacak ve siyasetin merkezine de belediyeler üzerinden oturacaktır.

Ve bir gün herkes belediyeciliğin ve hizmetin nasıl yapıldığını, kendi evlatları olan Hür kadroların eli ile görecektir.