• DOLAR 34.653
  • EURO 36.379
  • ALTIN 2929.147
  • ...

Türkiye, siyaseten önemli bir dönemece gelmiştir. Adeta buna yol ayırımı diyebiliriz. Türkiye, istikrar adına ya yola tekrar iktidar partisi ve onu destekleyen MHP ile devam edecek ya da çok parçalı bir koalisyona mahkum olacak. Her ne kadar şu anda var olan yapı aslında bir koalisyon olsa da bir uyum görüntüsü vardır. Özellikle de AK Parti’nin siyaset zemininin MHP’ye benzetmesi ile iki partinin uyumu arttı. Elbette AK Parti’nin bu yaklaşımı, ilkesel ve siyaseten tartışılır; ama biz burada sadece bir tespitte bulunmak istiyoruz. Madem AK Parti, MHP söylemlerine yakın bir çizgiye doğru kaymayı bir siyaset tarzı olarak benimsiyor o halde niye siyaset yapıyor, sorusunu soranlar olabilir. Biz buralara girmek istemiyoruz. Siyasetin başka bir yönüne dikkat çekmek istiyoruz.

Gittikçe kendi orijininden savrulan ve toparlanmaya çalıştıkça, kendi kimlik ve söylemleri ile ters düşen bir AK Parti var. Bu parti, başkalarını kazanmaya çalışırken, kendi tabanını küstürmekte ve farklı kitleleri de kazanamamaktadır. Her geçen gün AK Parti seçmenleri, kendilerini hayal kırıklığına uğratan gelişmeler ile güne uyanmaktadır.

Diğer taraftan muhalefete gelince; bir defa ciddi bir görüntüden uzaktır. İktidarı eleştirirken, ortaya güven telkin eden inandırıcı projeler ortaya koymak yerine, milletin gündemi ile alakası olmayan konuları ön plana çıkarmaktadır. Türkiye’yi yönetemeyeceği noktasındaki algının diri tutulmasını adeta misyon edinmiştir. Özellikle ana muhalefet partisi lideri, ya halkın gündemi olmayan konuları çoğu kez işlemekte ya da bol keseden vaatler dağıtmaktadır. Bedava elektrik, muhtar yardımcılıkları gibi gereksiz, önceliği olmayan veya gerçekliği olmayan konuları gündemde tutarak, “dağ, fare doğurdu” dedirten bir tablo ortaya koymaktadırlar. Görüldüğü kadarıyla, Türkiye’de bir iktidar sorununun tartışılması gerektiği gibi; bir de muhalefet sorununun da tartışılması gerekir. Türkiye’de ciddi bir muhalefet sorununun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’nin sorunlarını çözmeye talip olduğunu iddia eden “Altılı Masa”, kendi sorunlarını bile çözmüş değiller. Süreç içerisinde, oturma düzeninin bile memleket sorunu düzeyinde ele alındığını izlediğimiz, memleket sorunlarına odaklanma motivasyonu bir hayli eksik olan “Altı Benzemez”in bir masa etrafında yapıcı siyasetten ziyade, mevzi kazanma gayretlerine şahit olduk. Bir masa etrafında bir araya gelemeyenler, memleketin sorunlarını nasıl çözecekler soruları akıllara geldi. “Altı Benzemez”in en büyük derdi, herkesin bu sinerjiden partisi adına istifade etmeye çalışmasıdır. Herkes,  “fırsat bu fırsat” deyip pastadan büyük bir pay almaya çalışıyor. Son derece birbirine zıt tabanlara sahip bu partilerin ortak noktası Erdoğan karşıtlığıdır. “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” yaklaşımındalar. Erdoğan yerine nasıl bir alternatif ortaya koyacakları görüntüsünden çok uzaklar. Bir gün bu yapı iktidara gelirse, Türkiye koalisyon kavgalarına hazır olmalı. Ve bir iktidar dönemi boyunca bütün yolsuzluklar ve beceriksizlikler, “enkaz devraldık” efsunlu sözcüğü ile temizlenecektir.  Bu koalisyonun HDP ile olan ilişkisi ve bunun Türkiye siyasetine yansıması ayrı bir sorun olarak duruyor.  Yine son zamanlardaki anketlere bakıldığında İyi Parti’nin oylarını artırdığı gerekçesi ile Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olmayı talep edip kendisine destek de bulabilir. Böyle bir talebe, CHP’nin reaksiyonunun ne olacağı konusu da ayrı bir sorun… Zira CHP kendi içerisinde bile kimin aday olacağı konusunda ciddi bir çekişme içerisindedir.

Siyasetin tozu dumanı arasında gerçekçi projelere odaklanmak yerine, ideolojik havanın teslim aldığı bir siyaset arenası seyretmekteyiz. Bu toz duman arasında sesini duyurmaya çalışan ve memleket meselelerine ciddi olarak odaklanan partiler de var. Milletimizin, egemen dengelerin yok saydığı bu partilere de bir fırsat tanımaları gerektiğini düşünüyorum. Her partinin projesi ve duruşu incelenmelidir. Siyaset işi slogan işi değil çözüm üretme işidir, hizmet işidir.

Milletçe; bizden olan, bizden kopmayan ve bize ait bir duruş ortaya koyan yapılara fırsat vermeliyiz. Denenmişi tekrar tekrar denemek, bizi farklı bir neticeye götürmez. Siyasal duruşumuzu ve irademizi ortaya koymadan evvel, patilerin programları, projeleri ve dürüstlük ve adalet performansları mutlaka incelenmeli ve buna göre bir karar verilmelidir.

Bilinçli seçmen olmak işte budur.