İktidara sesleniyorum!
Ey iktidar, muktedir ol! İktidar muktedir olmak yerine, çoğu kez kendisini suyun akışına bırakıyor. Gençlik konserlerinden tutun da hayatın farklı alanlarına kadar hep suyun akışına kendisini bırakmayı tercih ediyor. Yönlendirici olmak yerine, başkalarının yapmış oldukları uygulamaların bir benzerini hatta daha ötesini yapma yarışına girişiyor. Söylemler, “dindar nesil”; ama icraat ve gerçekler ifsat konserleri vesaire… iktidarın bu gamsız ve son derece duyarsız tavrını bazıları sonuna kadar kullanmaktadır. Hem de kamu gücünü ve kaynaklarını kullanarak… Yani halkın kaynakları ile halkın değerlerine savaş açılıyor. Bu savaş son hızla ve her vesile ile devam ediyor. Ey iktidar, kamunun gücünü kullanarak millete ve değerlerine savaş açan bu halk ve İslam düşmanlarının fiillerinin faturası size kesilmektedir. Biliniz ki, ilk seçimde bu millet, bu faturaları sizin adrese yollayacaktır. Siz icraat makamısınız; o makamlar seyir terası değildir, hele şikayet makamı hiç değildir. Millet, birilerini size şikayet ediyor iktidarsınız diye; dönüp siz de aynı şikayeti tekrar millete havale ediyorsunuz! Allah aşkına, tiyatro mu oynuyoruz, Hacivat-Karagöz mü?
Özellikle milli eğitim ve okullar adeta milletin değerlerine savaş açan mekânlar haline dönüştürülmek isteniyor. Bir milletin insan fabrikası olan okullar, zihnen ve dahi fiilen işgal edilmek isteniyor. Ey iktidar, sizin o makamlarda olduğunuz bir zamanda sizin adınıza dindar halkımızın değerlerine savaş açılıyor ve çocuklarımız ellerimizden alınmak isteniyor. Kendilerine, ailelerine, değerlerine, toplumlarına yabancı, köklerinden koparılmış, küreselcilik ve liberal solun rüzgarı ile savrulan; ama hiçbir şey olmasını beceremeyen bir nesil yetiştirilmek istenmektedir. Anne-babasına ve inancına düşman ve kültür çatışmasının aktörleri olacak bir gençlik yetiştirmek isteniyor. Çocuklarımız, eğitimci postu giymiş çağımızın Ebucehillerinin ellerine kamu gücü ile teslim edilmektedir. Çocuklarımız ellerimizin altından kaymaktadır. Vallahi bunun vebalini ödeyemezsiniz ve hesabını da veremezsiniz.
İşin vahametinin vardığı boyutları anlatmak için sadece küçük bir örnek vereceğim.
Eskiden, resmi bayramlar, dindar insanlarımız için tam bir kabus idi. Kız çocukları hayasızca bayram adı altında adeta soyunmaya zorlanırdı. O etkinliklere neredeyse yarı çıplak katılmaya zorlanırdı. Hatta sırf bu meseleden dolayı kız çocuklarını okula göndermeyenler vardı. Şimdilerde yine aynı zihniyet, “dindar nesil, Asım’ın nesli” söylemini seslendiren bir iktidar dönemimde bile yine işbaşında…
Şimdi bir örnek vereceğim. Bu örnekte isyan eden vatandaş; laik ve seküler bakış açısına sahip bir anne… Adeta isyan ediyor. Velinin anlattığı kadarıyla olayın özeti şöyle:
19 Mayıs’ta sahneye çıkacak halk oyunları ekibine kızının katılım için söz konusu velinin onayı alınıyor. Derken 19 Mayıs gelip çattığı zaman, velilere mesaj yollanıyor ve halk oyunları ile alakası olmayan bir giyim tarzı dayatılıyor okul yönetimi tarafından. Bu dayatma öyle faşistçe ve alçakça ki, çocukların iç kıyafeti olarak ne giymemesi gerektiği tarif ediliyor. Bunun adı nedir? Bu pedofiliye özendirme değil de nedir? Küçük çocuklar alçakça emellere alet ediliyor. Buraya dikkat, bu hanım efendi laik dünya görüşüne sahip olduğu halde feryat ediyor. Ve rapor alıp kızını etkinliklere yollamıyor. Resmi bir bayramda devlet adına bir hayasızlığa kim karar veriyor? Ey muhafazakar yetkililer, siz kör müsünüz, sizi kör eden nedir?
Ey dindar geçinen ve bu sayede koltukları işgal eden yetkililer, Ebu Cehlin torunları kadar cesur olamıyorsanız yazıklar olsun size…
Tam bu satırları yazarken, Ebu Cehil’in birisinin Boğaziçi Üniversitesi’nde İslam’a hakaret ettiği haberini okudum. Ankara Üniversitesi’nde yaşanan rezalette devlet yetilileri gerekli tavrı ortaya koyup kendisini inek zannedenleri ahıra gönderseydi, Boğaziçi Üniversitesi’nde bu olay yaşanmazdı.
Bilinçli olarak toplumsal kaos için bu sefiller maşa olarak kullanılmaktadır. Halkımızın büyük bir kısmını hedef alan bu küfür tohumları, toplumsal barış adına engellenmelidir. Bu arada halkımıza da büyük bir görev düşmektedir. Eğer bu şeytan evlatları, dinimize alenen sövüyorlarsa, bizim de dinimize sahip çıkma noktasında onlardan daha fazla dirayetli olmamız gerekir. Ebu Cehillerin olduğu bir meydanda mutlaka Muhammedler olmalıdır.