• DOLAR 34.651
  • EURO 36.359
  • ALTIN 2926.946
  • ...

Şu an İslam ümmetinin karşı karşıya olduğu belki de en büyük sorun zihinlerin işgalidir. Zihinlerin işgali, beldelerin işgalinden çok daha vahimdir. İşgal altında olan beldeler, birer özgürlük kalesi olma potansiyeline sahip olur ve şartlar oluştuğu zaman kurtarılabilir ama işgal ile iğfal edilmiş bir zihnin özgürlüğü, ihyası ve kurtuluşu bir hayli zordur. Zihin işgali başka hiçbir şeye benzemez. Adeta bu zihniler işin şu felsefi söz söylenebilir: “ O, o olamadığı halde; o yine odur.”

Bu zihniyet sahibinin, düşmanın libasını ve dilini kuşandığını ve düşmanın tezlerini savunduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. İslam düşmanlarının gözü ile olaylara bakan ve değerlendiren bir zihin adeta düşmanın Truva atına dönüşür ve ileri karakolu gibi işlev görür.

Maalesef bunun örnekleri çoktur. Biz, özellikle Filistin davası özelinde gerçekleşen zihin işgalini konuşmak istiyoruz. Öncellikle bu konuda Müslümanların ve insanlığın zihninin net olması gerekir. Filistin ve Kudüs davası, sadece Filistinlilerin ya da sadece Arapların davası değildir. Bu dava, İslam ümmetinin davası olup toprak boyutlarını aşan bir keyfiyete sahiptir. Bu bir iman davasıdır. Filistin sathında savaşan serdengeçtiler, sadece kendi topraklarını savunan insanlar değildir. Bu insanlar, İslam ümmetinin Siyonizm ile olan savaşında ön saflarda savaşan serdengeçtilerdir. Kudüs İslam ümmetinin kalbidir. Kudüs’ün işgali, İslam ümmetinin kalbine zehirli bir hançerin saplanmasıdır. Kudüs’ün tamamen elden çıkması demek, İslam ümmetinin kalbinin sökülmesidir. Bu coğrafyanın kaybedilmesi demek, İslam ümmetinin diğer beldelerine giden işgalin hızlanması demektir. Kudüs, namus demektir. Her esaret günü, bu ümmetin namusunun ayaklar altına alınması demektir. Ve Kudüs işgal altında iken, siyonizmin kılıcı boynumuza, postalları haremimize uzanmış iken hiç kimse özgür değildir. Siyonizmin prangaları özgürlüğümüzün önünde bir utanç abidesi olarak durmaktadır. Bu prangaların ve esaret zincirlerinin bir an evvel kırılması gerekir. 2 milyara yaklaşan İslam ümmetinin en acil ve odaklanması gereken sorunu budur.

 İşgalden kurtulan zihinler işte böyle düşünür. Özgürlüğe meftun böyle bir zihne eşlik eden azmin karşısında kim durabilir?

Bazen işgal altındaki topraklarda direnişçilerin eylemlerini ve onurlu direnişlerini, savaşçı onuru ve devrimci ruh ile yapmış oldukları hamleleri terör eylemi olarak görenler var. Bu da zihin işgalinin başka bir örneğidir. Oysa hepimiz biliriz ki; işgal altında olan bir halk, işgal sona erinceye kadar kesintisiz direniş hakkına sahiptir ve her türlü vasıta ile işgale karşı koyması meşrudur. Direnişçilerin devrimci ve savaşçı onuru ile yapmış oldukları hamleleri, durup dururken icra edilen terör eylemleri olarak görmek, zihin işgalinin varmış olduğu boyutu göstermesi açısından son derece ibret verici ve düşündürücüdür. Böyle bir zihin yapısı mutlaka değişmelidir.

Terör örgütü ve işgal çetesi israili devlet olarak görmek, zihin iflasımızın resmidir. Bu topraklara İsrail toprakları demek ibret vericidir. Oysa israil diye bir devlet yoktur ki toprakları olsun. Buraları işgal altındaki Filistin topraklarıdır. Hakeza işgal altındaki topraklara göç eden herkes bu işgale ortaktır. Buralarda gönüllü olarak bulunan Siyonistlerin tamamının; silah kuşanmış, sivil postu giymiş silahlı katiller sürüsü olduğu gerçeği bir yana, bu topraklarda bulunmak başlı başına meşru hedef olmak için yeterlidir. Dolayısı ile işgal altındaki topraklarda sivil Siyonist yoktur ve tamamı direniş için meşru bir hedeftir.

İşgal edilmiş hastalıklı zihinlere göre, hırsız statüsünde olan Siyonistlere karşı koyan ev sahibi statüsündeki Filistinliler, mallarını ve vatanlarının büyük bir kısmına hırsızlarca el konulmasını kabul etmek zorundadır ve normal olan durum budur. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? İçinizden malını hırsızlarla paylaşan kimse var mı? Malınızın hırsızlarla paylaşmanın “normalleşme” olduğunu ve bunu kabul etmenizi salık veren kendini bilmezlere bir çift lafınız olmayacak mı?

Hırsızın hırsızlığını bir hak olarak gören, ancak işgal edilmiş bir zihin olabilir. Sadece verilen birkaç örnek, işgal edilen zihnin ne denli tehlikeli ve iflah olmaz olduğunu göstermektedir.

Selam ve dua ile