Pitbull kültürü ya da pitbull sendromu
Son dönemlerde, “pitbull kültürü” diye isimlendirebileceğimiz bir anlayış oluştu ve maalesef bu kültür gittikçe yaygınlaşmaktadır. Toplumu geren, ötekileştiren ve toplumsal mutabakatı hedef alan bu zihniyet, her geçen gün daha ileri hamleler yapmaktadır. Bu zihniyet sahipleri, başkalarına haram gördüklerini; hatta ayıpladıklarını kendileri için mubah görmektedir. Hırlamayı, havlamayı ve dişlemeyi; kendileri için en tabii hak olarak görmektedir. Aynı muamele başkaları tarafından kendilerine yöneltildiği zaman ise kuyruklarını tava sapı gibi dikerek adeta kıyameti koparırlar. Bu durumda insanlığın evrensel ve herkes tarafından kabul gören kavramlarına sarılırlar. Karşınızda insan hakları havarilerini görürsünüz. Bahsettiğimiz bu güruh, “adalet ve eşitlik” der; ama daima kendilerini herkesten üstün, ayrıcalıklı bir sınıf olarak görür. Kendilerini bir müktesebat üzerinden, fikir zemininde medenice ifade etmek yerine, fikirsel zeminlerinin yetersizliğinden dolayı, karşıtlıklar ve çatışma üzerinden ifade eder. Gerilim ve çatışma, temel beslenme zeminleridir. Bu toplumda Cumhurbaşkanından tutun da en sade vatandaşa varıncaya kadar herkese hakaret etmeyi ve tahkir etme üslubunu temel bir hak olarak görür.
Bir toplum düşünün ki, herkes meramını anlatmak ve iletişim kurmak için sadece bağırıp çağırıyor; kendisinin ne dediğinden çok, karşısındakinin sesini bastırmaya çalışıyor. Muhatapların bütün tezlerine hakaretle hatta küfür ile cevap veriyor. Kendisi gibi düşünmeyenleri her fırsatta tehdit ediyor; en kutsallarını bile alay konusu yapıp hakaret ediyor. Böyle bir toplumda kim yaşamak ister?
Elbette medeni bir toplumdan öte, orman kanunu zemininde şekillenmiş bir hayatı andıran böyle bir toplumsal yapıyı kimse istemez. Hatta “pitbull sendromuna” müptela olanlar da böyle bir çerçeveye karşı çıkarlar. Ama hayatın gerçeklerine geldiğimiz zaman; bu taifenin, millete dayattığı orman kanunlarından da öte bir zihniyettir.
Bu taifeye şunu sormak istiyoruz:
Başkası için kerih ve haram gördüğünüz şey, sizin için niye caiz oluyor? Hani eşitlik? Siz başkalarına ve değerlerine ve kutsallarına ikinci sınıf muamelesi yapma ayrıcalığını nereden elde ediyorsunuz?
Adil, özgürlükçü ve yaşanılabilir bir toplum için herkesin birlikte yaşama kültürünü içselleştirmesi lazımdır. Ne dini naslara ne de evrensel insan hakları kriterlerine göre kimsenin kimseden herhangi bir ayrıcalığı ve üstünlüğü olamaz.
Bunca yıldır bu aziz milletin evlatlarını aşağılayan ve bu memleketin kaymağını yağmalayanlar, artık hadsizliklerine bir son vermeli, çatışma ve gerilim üreten bir dil ve zihniyetten vazgeçmelidir. Kamuya açık alanlarda bile milletin dini inançlarına ve insanlara hakaret etmeyi hak sayan bu kara ruhlu zihniyet artık son bulmalıdır. Bu günkü konjonktür çerçevesinde bile hadsizliği marifet ve hak sayan bir zihniyet, yarın iktidar ve de muktedir olursa neler yapabileceklerini düşünemiyorum.
Dişleriniz değil, dilleriniz konuşsuz. Herkesin empati kurduğu bir toplumda birlikte yaşama zemini ve toplumsal mutabakat inşası daha kolay olur.
Bu memlekette her görüş ve düşünceden erdemli insanlar, yaşanılabilir medeni bir toplumun inşasına omuz vermelidir. Her kesim, çatışma ve gerilim yerine kendi tezleri ve fikirleri üzerinden kendilerini ifade etme yolunu tercih etmelidir. Medeniyet, barış ve adalet zeminini tehdit eden çevrelere karşı her kesimden insanın karalı bir duruş ortaya koyması gerekir. Medeniyetten, barıştan, adaletten, özgürlükten anlamayan; hırlamayı ve tava gibi kuyruk sallamayı marifet sayan bir zihniyetin, insanlığa ve bu topluma verebilecekleri bir şey yoktur. Bu toplumun geleceğinde böyle bir zihniyete yer yoktur ve bu zihniyet mahkûm edilmelidir.