• DOLAR 32.391
  • EURO 35.075
  • ALTIN 2326.742
  • ...

Suçlu, her ramazan ayında, başta Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere İslam ümmetine acılar yaşatan Siyonist terör çetesi mi yoksa onurlu bir direnişi kuşanamayan İslam ümmeti mi?

Bu soruyu sormak gerekir.

Terör örgütü, kanlı tarihine her geçen gün yeni kareler eklemekte, vahşette sınır tanımamaktadır. Tüm kutsallarımız ayaklar altına alınmıştır. Ölüm korkusu ve esaret prangalarının rehaveti, İslam ümmetini esir almıştır. “Haşlanmış kurbağa sendromu” ile bize ne olduysa hep azar azar oldu. Artık işgal zihinlerde adeta meşrulaştı ve katliama uğramak Filistinlilerin kaderi olarak kabul edildi. Zihinlerimiz büyük bir işgal altındadır. Yüreklerimiz tutsaktır. Zihinlerimiz ve yüreklerimiz işgalden kurtulursa, İslam topraklarının, Mescid-i Aksa’nın esaretten kurtulması uzak değildir. Ölüm korkusu, düşmandan evvel İslam ümmetini esir almıştır. Ölüm korkusu illeti yüzünden, hem haklarımızı kaybettik hem de onurumuzu…

Siyonist terör örgütü her geçen gün cürümlerine cürüm katmakta ve ileri hamleler yapmaktadır. Her seferinde kudurmuş Siyonist çeteye yanıtımız, kınama olmaktadır. İslam ümmetinin bu acizliğini gören Siyonist çete, pervasızca hareket etmektedir. Biz, kudurmuş ve sağa sola saldıran, masumları ısıran kudurmuş, azgın bir köpeği, bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışıyoruz. Oysa gözü dönmüş kudurmuş bir köpeğin görmesi gereken tek muamele bellidir. Masumları parçalamaya çalışan köpek kadar, köpeğe fiili müdahale yapmak yerine, oturduğu yerden sadece bağırıp çağırarak ve bu suretle ürkütmeye çalışan gezinen ölüler de suçludur. Ve bu kudurmuş köpeğin ısırdığı her masumun vebali, sadece bağırıp çağırmayı yeterli gören aciz insanların da sorumluluğundadır.

Bütün bunlar olurken, bir yandan da siyonizmin kan ve gözyaşı temelinde kazandığı korsanca, haydutça kazanımları meşrulaştırmaya çalışan hainler vardır. Siyonizmin zulmüne karşı hiçbir şey yapmayan bu hain taife, bütün varlıklarını adeta siyonizmin meşruiyetine adamıştır. Her geçen gün bu hainlerin sayısı artmaktadır.

Filistin ve Mescid-i Aksa konusunda her geçen gün işler daha da kötüye gidiyor. Tabutumuza son çivi çakılmadan ve ruhumuza dört tekbir ve bir Fatiha okunmadan ayağa kalkmalıyız. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyenler, bilmelidir ki bu yılan her geçen gün bir ejderhaya dönüşme yolunda ilerlemektedir. Bu ejderha bir gün sizleri de yutacaktır, bundan kuşkunuz olmasın. Zira tüm insanları köle olarak gören bu zihniyetin nihai hedefi, insanlığı köleleştirmektir. Ruhen ve fikren İnsanları köleleştirmek için tüm imkânlarını seferber ettikleri bu yolda, fiili olarak da her gün adımlarına bir yenisini eklemektedir.

Bilinmelidir ki, Filistin davası sadece Arapların ya da Filistinli kardeşlerimizin davası değildir. Bu sorumluluk herkese aittir. Filistinli Müslümanlar ise, komutanı Hz. Muhammed olan İslam ordusunun Filistin cephesindeki neferleridirler. İslam ümmetini, bu evlatları, dişleri ile tırnakları ile mukaddesatımızı canları pahasına savunurken, bizim oturmamızın bir mazereti olabilir mi?

Ordumuzun bu neferlerini yalnız mı bırakacağız?

Ey Komutanı Hz. Muhammed olan ordunun neferleri, burunlarınız şehadet kokusu alıyor mu?

Ey Selahaddin’in ve Sultan Abdulhamit Hanın torunları, Siyonistlerin bahtını karatmaya ve ayaklarının altındaki toprağı cehennem ateşi ile tutuşturmaya gönüllü kaç kişiyiz?

Bu kutlu davada zafere giden yolda bedenini yol yapacak ve başını feda edecek kaç kişiyiz?

Ses verin Ey İslam ümmetini evlatları, ses verin ey komutanı Hz. Muhammed olan ordunun neferleri!

Ey Bedrin ve Hayber’in aslanlarının torunları, ey Hayber fatihi İmam Ali’nin yarenleri!