• DOLAR 34.442
  • EURO 36.285
  • ALTIN 2836.029
  • ...

Haramiler çeşmenin başını tutarsa… 

“Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul

Kurt yapmaz bu taksimatı, kuzulara şah olsa”

Şair böyle diyor paylaşımdaki adaletsizlik için.

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörünün yaptığı açıklamalar aklımıza şairin bu dizelerini getirdi.

Genel Direktör, yoksul ülkelere aşı tedarikinde, dünyanın korkunç bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde olduğunu söyledi. Özellikle verilen bir örnek son derece ibret verici. Yetkilinin beyanlarına göre, geri kalmış bir ülkeye sadece 25 doz aşı verilmiş. Evet, sadece 25… 25 bin filan değil…

Aşı çalışmaları konusunda ortak bir programın yürütülmesi söz konusu iken, gelişmiş ülkeler, bu programa destek verip gereklerine riayet etmek yerine, aşı çalışmaları yapan firmalarla ikili anlaşmalar yapmayı tercih ettiler. Bu yaklaşımla, adeta bu alanı ve üretilen ürünleri tekellerine aldılar.

Aslında bu yaklaşım, küresel şer güçlerin kadim politikalarının bir uzantısından başka bir şey değildir.

Küresel şer güçler, adeta dünyanın kaynaklarına ipotek koymuş durumdalar. Hakları ellerinden alınmış, kaynakları talan edilmiş mustaz’aflar, sömürülmenin verdiği mahrumiyeti iliklerine kadar yaşamaktadır. Bir kısmı aile şirketi olan küresel şirketlerin sahibi birkaç bin kişinin serveti, dünyanın büyük bir kısmının malvarlığından daha fazladır. İşin ilginç tarafı, bu zenginliklerinin büyük bir kısmını fakir insanların gelirlerini talan ederek elde etmişlerdir.

Bu gün gelişmemiş ülkelerin insanlarının sefaletinin en büyük nedeni, Batılı devletler ve küresel şirketlerdir. Afrika’daki birçok ülke kıymetli madenler bakımından son derece zengin iken, bu zenginliklerine Batılı haydutlar el koymaktadır. Elmas ve altın yatakları Güney Afrika’da, Kongo’da ve Mali’de iken; bunların borsaları niye Brüksel’de, Londra’dadır? Etiyopyalı çocuklar, çikolatanın ne olduğunu bilmez iken, Etiyopya kahvesi Batılıların en kaliteli kahveleri arasında olup bu kahveden muazzam bir gelir elde etmektedirler. Etiyopyalı ise bu zenginlikten sadece birkaç dolar kazanmaktadır. Yani o devasa gelirden toprak sahibi çiftçilere ve o tarlada çalışanlara reva görülen zenginlik budur. Aslında doyumsuz Batılılar bunu bile vermezler ama “altın yumurtlayan tavuk kesilmemeli” mantığı ile bu adaletsiz çarkın devamı için ölmeyecek kadar küçük bir kısmını bu insanlara vermekteler. Yani mazlum insanlar, kendi ülkelerinde, öz yurtlarında parya muamelesi görmektedir. Sözde bağımsız olan Afrika ülkeleri, hala Fransa başta olmak üzere bazı Batılı devletlere her sene korkunç bir sömürge vergisi vermektedir. Gayri resmi sömürülmeyi ve talanı saymasak bile, bu resmi haramilik bile korkunç boyutlarda olup utanç vericidir. Batılı ülkeler aldıkları bu vergilerle de yetinmeyip bu çarkın devamı için başka ülkelerin mallarına aşırı bir gümrük vergisi tarifesinin uygulamasını sağlayıp kendi ürünlerini geri kalmış ülkelerde fahiş fiyata satmaktadırlar. Yani mazlumların ellerinde avuçlarında ne varsa tüm haklarını aldıkları gibi, avuçlarında kalan son kuruşlarını da yine kendi fahiş fiyatlı mallarına yönlendirmektedirler. Yani ezilmiş insanları iliklerine kadar sömürmektedirler. Kurt, kuzulara şah olsa böyle yapar mı, emin değilim. Kurdun daha adaletli davranacağı konusunda şüphem yoktur.

Şimdiki dünya düzenindeki taksimatı anlatan bir hikâye ile yazımızı bitirelim.

Ayı, tilki ve kurt arkadaş olmuşlar. Beraberce ava çıkmışlar ve günün sonunda üç av yakalamışlar. Ayı, kurttan avların taksimatını istemiş. Kurt da cüsseleri ile orantılı olarak; büyük avı, ayıya; ortanca avı, kendisine ve küçük avı da tilkiye vermeyi teklif etmiş. Gözü dönen açgözlü ayı, kurdun kafasına çok şiddetli bir pençe indirmiş. Zavallı kurt oracıkta can vermiş. Tilki, dehşet içinde can veren kurdu seyretmiş. Ayı, bu sefer tilkiye av taksimatını yapmasını söylemiş. Tilki bakmış ki post pahalı. Av bir yana, canından da olacak. Bütün avların ayının hakkı olduğunu söyleyip ona vermiş.

Bunun üzerine ayı şöyle demiş:

“Ey tilki kardeş, sen bu adaleti nereden öğrendin?”

Tilki şöyle demiş:

“Demin can verirken kuyruğunu titreten kurttan öğrendim.”

Her halde bu hikâye, adeta bu günkü dünya düzenindeki adaletsiz bölüşümü resmediyor.