Bir depremin ardından
Hayatın satır araları, ders ve ibret doludur. Hayat kitabına ibret nazarıyla bakıp okuyana, anlayana ve ondan ders ve ibret çıkaranlara ne mutlu.
Deprem de Allah’ın kevni ayetlerinden bir cüzdür. Her bir deprem aslında, hem madden hem de manen bir ikazdır. Aynı zamanda hem musibete uğramış olanlar için hem de diğerleri için bir imtihan vesilesidir. Olaylara bu gözle bakmak gerekir.
Anlamsız zıtlaşmaların, kutuplaşmaların ve çekişmelerin ufkumuzu kararttığı bir dünyada tekrar insanlığımızı hatırlarız. Gaflete dalmış olan kalpler ve nefisler yeniden silkelenir. Her şeyden önemlisi, bizden çok uzak olduğunu zannettiğimiz ölüm gerçeğinin aslında hayatla iç içe olduğunu görürüz. Ölüm bizden bir nefes ötede…
Depremde vefat eden hiç kimsenin belki de o esnada ölüm aklına gelmiyordu. Hayatın hengamesi içerisinde koşuştururken ölüm gerçeği ile yüzleştiler. Belki on yıllara uzanan hesap kitapları ve planları vardı; ama olmadı. Son nefes, bir adım daha atmaya yetmedi.
İşte yaşadığımız ölüm gerçeği, yaratılış gayemizi hayatımızın merkezine almanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Hayat felsefemizin, hayat arası din ve kulluk değil, kulluk arası hayat olması gerekir.
Ve biz ne kadar aciziz. Hiç yere gelmeyeceğini düşündüğümüz sırtımız nasıl da bir afetle yere geliyor. Eğer Rabbimiz tekrar ayağa kalkmayı bizlere nasip ederse, üzerimizdeki tozu toprağı silkeleyerek kulluk secdesine koşmamız lazım, daha fırsat var iken ve bize yeni bir fırsat sunulmuşken…
Her bir afet, her bir deprem, bizler için milat olmalıdır hayatın anlamını kavrama ve kulluğumuzu güzelleştirmek için. Hangimizin bir nefes ötesine bir garantisi var ki?
Bu musibetin rahmet taraflarını da görmemiz ve Allah Azze ve Celle’nin dergahına teslimiyet ile varmamız lazım. Son nefese kadar belki de daha nice imtihanlar göreceğiz. Sabredenler selam olsun.
Bu hadiselere maddi açıdan baktığımız zaman da Allah’ın kevni ayetlerinin gereğine riayet etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Allah’ın kevni ayetlerinin dayandığı prensiplere hakkı ile riayet etmek lazım. Bu kurallar, Müslüman kafir ayrımı yapmıyor. Belki biz Müslümanların iman ve basiret ufku ile bu kuralları daha iyi kavramamız lazım. Sorunları, halı altına süpürmenin çözüm olmadığı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sorunları görmemezlikten gelmenin sorunu ortadan kaldırmayacağı net bir şekilde görülmektedir.
Özellikle idarecilerin kentleşme politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekir. Aslında kentleşme konusundaki eksikliklerimiz milli bir seferberliğe konu olacak kadar önemlidir. Depremler sonrasında ortaya çıkan tabloya baktığımızda, aslında depremin değil, ihmaller zincirinin insanlarımızı öldürdüğü açık bir şekilde görülmektedir. Bu bir cinayettir. Bu konuda sorumluluğu olan herkes hesap vermelidir.
Özellikle kaynak oluşturmak için imar planlarından vazgeçilmelidir. Avrupa ülkelerine ve bizdeki imar değişikliği sayısına ve politikalarına bakmamız bile tek başına ne kadar yanlış bir politika içerisinde olduğumuzu anlatmaya yeter. İmar barışı adı altında sırf kaynak oluşturma adına akla zarar bazı düzenlemeler yapıldı. Bu konuda yeterli bir denetim yapılmadı. Yapı stokumuzu yenileme konusunda yetkin bir şehirleşme politikamızın olmadığı gözlemlenmektedir. Elbette bazı konular imkan meselesidir ve geçmişi yarım asırdan daha fazladır. Ama yeni yapılan yapılarda da meydana gelen yıkımlar, denetimlerin yeterli olmadığı ve sorumluluk bilincinin tam gelişmediğini göstermektedir. Türkiye’de ekonominin temel saç ayaklarından birisi inşaat sektörü olmaya devam ediyor ve bu sektör imar planları değişikliği ile büyük rantların kaynağı olduğu müddetçe bu acıları yaşamaya devam edeceğiz. Neredeyse her önüne gelenin müteahhit olduğu ve rüşvet çarkının hayatlarımızı değirmen gibi öğüttüğü bir ortamda bu acılar son bulmaz. Dere yataklarına yapılan yapılardan, deniz kumu ile yapılan yapılara kadar, taşıyıcı kolonların kesilmesinden rüşvetle bunlara izin vermeye kadar birçok yanlış; evlerimizi birer mezara dönüştürmektedir.
Artık bu sorunu temelden çözecek politikalara yönelmemiz gerekir.
Her afet sonrası, yapacağımız maddi ve manevi murakabe, nispeten de olsa bu acı tecrübeleri ferdi ve toplumsal kazanca dönüştürebilir. Ama hem madden hem de manen ders ve ibret çıkarmak yerine hayatımıza kaldığımız yerden devam edersek ve hiç bir şey olmamış gibi davranırsak, bir arpa boyu yol alamayız ve bu acıları konuşmaya devam edeceğiz.
Depremde vefat eden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar dileriz. Ailelere sabırlar ve başsağlığı dileriz. Depremzedelere her konuda yardımcı olan kahramanlara da halk olarak teşekkür ederiz.