Libya’da Sisi hamlesi
Emperyalistlerin Ortadoğu’daki planlarının uygulayıcılarından birisi olan Sisi, Libya’ya askeri müdahale için Mısır Parlamentosu’ndan tam yetki aldı. Halkın iradesinin yönetime yansımadığı bir parlamentodan, Ortadoğu’yu karıştıracak bir karar çıktı. Bu karar, siyasi bir hamle olabileceği gibi, gerçekten askeri bir müdahale iradesini de ortaya koyabilir. Libya’da Türkiye karşıtı koalisyon anlamında, Sisi’nin bu hamlesi psikolojik bir destek oldu. Bu hamlenin sahaya yansımasını ise zaman gösterecektir. Tam da Hafter’in hem siyaseten hem de askeri olarak çöküşe geçtiği bir süreçte yapılan bu hamle adeta can suyu oldu.
Bu olayın Mısır’a bakan tarafı da var. İç siyasette sıkışan ve ciddi sıkıntılar yaşayan ve Mısır halkını fakirliğe mahkûm eden, adeta onlarca yıl geriye götüren dikta ve cunta yönetimi, milli duygular ve dış siyaset üzerinden iç siyasetti biçimlendirmek istiyor. Dikkatler, dış siyasete çevrilecek, bu arada iç siyasette herhangi bir sorunu dile getirenler, hain olarak damgalanacaktır. Bir Ortadoğu klasiği haline gelmiş olan bu yöntemde, iç siyasetteki sıkışıklık ve muhalefet, dış siyasetteki bir sorun üzerinden işlenmekte ve mahkûm edilmektedir. Böyle bir atmosferde ilgili ilgisiz bütün muhalefet, sözde milli refleksler üzerinden mahkûm edilmektedir.
Libya üzerinden Akdeniz ve Ortadoğu’da Türkiye’nin merkezde olduğu yeni bir denklem kurulmaktadır. Libya’nın meşru hükümetinin otoriteyi sağlaması ve Türkiye ile olan ittifakı, birçok sürece de yeni bir şekil verecektir. Hatta bu mesele Libya ve Akdeniz ile sınırlı kalmayacak, bu coğrafyadaki birçok süreç yeni bir anlam kazanacaktır. Katar’ın da dahil olacağı bir koalisyon, başta petrol piyasası olmak üzere, ekonomik ve siyasi anlamda bölge ülkelerinin bu coğrafyaya damga vuracağı, bölgesel aktörlerin, küresel aktörlerden rol kaptığı bir çağı beraberinde getirebilir.
Nispeten bağımsız politikalar ve bu coğrafyanın siyasi dokusuna yakın siyasi hamlelere şahitlik edebiliriz.
Bu ve benzeri olasılıklar, Siyonist işgal yönetiminin güvenliğini ve politikalarını tehdit edeceği gibi, onlarla beraber hareket eden bütün Arap ülkeleri için de bu güne kadar alışılagelen ezberleri tamamen bozabilir. Özellikle öteden beri geleneksel olarak kendisini Arap dünyasının ağabeyi olarak gören bir Mısır, böyle bir sürece sessiz kalmak istemez. Hele özellikle diktatör Sisi, komşusu olan bir ülkede, kodları kendisi ile uyuşmayan ve Türkiye ile tam müttefik olan Serrac hükümetini asla istemez. Bunun yerine, kendisi gibi bir diktatör ve savaş baronu olan Hafter, her açıdan Sisi için tercih edilecek bir müttefiktir.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Mısır parlamentosundan çıkan kararın birçok boyutu olduğu rahatlıkla söylenebilir. Eğer bu karar sahaya yansır ise beklenmedik tablolar ortaya çıkabilir. Fiili anlamda bir askeri müdahalenin olması durumunda, bu denkleme yeni aktörler dahil olabilir. Özellikle Libya petrollerinden pay kapmak isteyen bölgesel ve küresel aktörler, süreç içerisinde aktif bir şekilde rol oynayabilirler. İradeleri kendi ellerinde olmayan Arap yönetimleri, emperyalistlerin taşeronu olarak, yeni bir kaos sürecinin fitilini ateşleyebilir. Mısır Parlamentosu’nda çıkan bu karar sonrası, diğer Arap devletleri de sürece daha aktif katılabilir.
Türkiye açısından olaya bakıldığında; buradaki sürecin başarıyla tamamlanması, Türkiye’nin bölgesel aktör rolünü zirveye çıkaracağı gibi, Türkiye açısından yeni bir dönemi başlatabilir. Yeni askeri ittifaklar, yeni üslerin kurulması, yeni siyasi paktlar ve ekonomik oluşumlar söz konusu olabilir.
Ama Libya’da yaşanacak olası bir başarısızlık, Türkiye’nin bölgesel aktör konumuna ve imajına darbe vurabileceği gibi iç siyasette de ciddi kırılmalara yol açabilir. Libya, birçok ülke açısından ve bölgenin geleceği açısından bir düğüm noktasıdır.
Yaşanacak olan hassas süreci hep beraber göreceğiz. Temennimiz odur ki, Libya yeni bir Suriye haline dönüşmesin ve İslam Ümmeti’nin potansiyelini öğüten yeni bir değirmen, yeni bir karadelik olmasın.