Global virüs dalgası
Küresel şer güçlerin finansörlüğü, lobi desteği ve saha hamleleri ile sapkınlık virüsü bütün dünyayı tehdit ediyor. Müslüman olmayan bazı ülkeler bu tehlikenin farkına varıp bazı adımlar atmaya başladı. Ama halkı Müslüman olan ülkelerde her geçen gün bu terör dalgası yükselmeye devam etmekte ve evlerimizin kapılarını çalma aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Bazı yöneticilerin gafleti, bazılarının da lobi faaliyetleri karşısındaki ürkeklikleri, bu sapkın gruplara alan açmaktadır.
Bazı resmi makamlardan gelen açıklamalar sevindirici olmakla beraber, bu konuda muktedir olma iradesini ortaya koymamaları son derece düşündürücüdür.
Bazı partilerin, bu sapkın eğilimleri, kendi hedefleri olarak belirlemeleri ve siyaset felsefelerinin merkezine oturtmaları son derece üzücüdür. Özellikle himayeci bir yaklaşımla bu faaliyetleri sahiplenmeleri ve parti imkânlarını seferber etmeleri dikkat çekici ve düşündürücüdür. Özellikle Kürtlerin hakları için mücadele etme iddiası ile siyaset yapan bir partinin, Kürtlerin hak ve özgürlüklerini, bu sapkın grupların çöplük ve mezbeleliğinde araması / arıyor gibi davranması ibret vericidir. Mücadele ufukları, birilerinin ahlaksızlık menfezine sıkışmış olanlara yazıklar olsun.
İşin burasında herkese büyük bir sorumluluk düşmektedir. Müslüman halkımız, kendi partilerini kontrol etme noktasında hayati bir fonksiyona sahiptirler. Her partinin seçmen ve tabanı, kendi partisinin adımlarını sıkı bir şekilde kontrol etmelidir. İktidar partisinin seçmenlerinin, siyasi demeçleri ve açıklamaları yeterli bulmayıp, partilerinin ellerinde bulunan devlet yetkisini kullanma hususunda baskı yapmaları icap eder. Bazı iktidar yetkililerinin, sanki başka birileri iktidarda imiş gibi, muktedir olmaya çalışmak yerine, şikâyetçi bir dil kullanmaları son derece yanlış ve itici bir yaklaşımdır. Herkes birilerini şikâyet ediyor ve kendisi dışında herkesi göreve çağırıyor. Herkes herkesi sorumluluk almaya çağırıyor ama kimse de sorumluluk alıp ayağa kalkmıyor. “Dindar Nesil” söylemlerinin sahiplerini, söylemlerine sahip çıkmaya davet ediyoruz. Muktedir olmayan duruş ile dindar nesil söyleminin hiçbir anlam ifade etmediği herkesin malumudur. Artık söz değil icraat istiyoruz. Bize slogan değil, icraat lazım…
İktidar partisinin seçmenleri, bu sapık eğilimleri meşrulaştıran bütün yasal zeminlerin ortadan kaldırılması için partilerine baskı yapmalıdır. ‘İstanbul Sözleşmesi’ ve benzeri yasal zeminlerin, bu sapıkça eğilimleri toplumda normalleştirmeye sebep oldukları gerçeğinden hareketle, bu zeminlerin ortadan kaldırılması için harekete geçilmelidir. Koronadan çok daha büyük bir tehlike potansiyeline sahip bu sapkın akımın dernekleri kapatılıp, faaliyetleri iptal edilmelidir. Uluslararası bağlantıları olan bu yapılar terör örgütü kapsamına alınmalıdır. Bu dernek ve yapıların üyeleri, terör örgütü üyesi olarak yargılanmalıdır. Tekrar ediyoruz; bu akımlar, basit sapkınlık toplulukları değildir. Uluslararası destekleri olan global bir terör örgütüdür.
Burada bir de Kürt seçmenlere bir çağrı yapmak icap eder. Kendi oyları ile meclise giren HDP, bu sapkın grupların Türkiye’deki hamiliğini yapmakta ve bunu açıkça deklare etmektedir. Kürtlerin din, dil gelenek ve folklorik anlayışı ile tamamen ters olan bu tutum mahkum edilmeli ve verilen oyların hesabı sorulmalıdır. Kürtlerin hak ve özgürlükleri söylemi ve potansiyeli, global bir ifsat çetesinin meşum hedeflerinin kirli mezesi haline getirilmiştir. Kürtlerin iradesi; sapkınlık ve azgınlık işret sofrasının mezesi haline dönüştürülmüştür. Bunca acı, kan ve gözyaşı; kaybolan yıllar ve ölen yüz binlerin kanı, “biz ibneyiz” diyenlerin kadehlerine şarap olmuştur. Bu gün itiraz iradesi ortaya konulmaz ve bu oyların hesabı sorulmaz ise verilen oyun büyük bir vebal olduğu bilinmelidir. Kürt seçmenler, tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Ya iradelerine sahip çıkıp kendilerini temsil etmeyen ve iradelerini suiistimal eden yöneticilerin yakalarını yırtarlar ya da onursuzluk ateşine odun olmuş zavallılar olarak tarihe geçerler.