Yemen, Gazze, Suriye
Yemen
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu(UNICEF)'nun Yemen ofisinden yapılan açıklamada; son 13 ayda koleradan, 2 bin 311 kişinin öldüğü, şüpheli vaka sayısının da 1 milyon 118 bini aştığı belirtildi. Açıklamada, sağlık ve yardım kuruluşları hastalığın yayılmasını engellemek için aralıksız çalışmasına rağmen sağlık sisteminin yetersizliği ve çatışmaların sürmesi nedeniyle ilerleme kaydedilemediği vurgulandı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından daha önce yayımlanan raporlarda, Nisan 2017'den itibaren ülkede kolera salgınında 2 bin 200 kişinin yaşamını yitirdiği ve kolera şüphesi taşıyan 1 milyon kişi bulunduğu bildirilmişti.
İşte bu tablo, müzakere kültürü yerine savaş kültürünü tercih eden ve ümmet olmasını başaramamış kan ve savaş baronlarının eseridir. Bu çağda, bu sorunları ve bu sorunlardan yaşanan ölümleri konuşmak utanç vericidir. Ümmet olamayışımızın bedelini masum çocuklar ödemektedir.
Suriye
Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre; Rejim karşıtı silahlı gruplar ve askeri muhaliflerin kuşatmasındaki Fua ve Keferya beldelerinden 6 bin 900 rejim yanlısı kişinin otobüslerle tahliyesi başladı. Esed rejimi de İdlib'den tahliyelere karşılık, alıkoyduğu 1500 sivil ve muhalifin İdlib'e geçişine izin veriyor. Sivil ve muhalifler, Halep'e bağlı Eys Tepesi geçiş noktasından İdlib'e tahliye ediliyor. Böylece 3 yılı aşkın süredir muhalifler ve rejim karşıtı askeri grupların kuşatmasında bulunan, Fua ve Kefreya beldeleri boşaltılmış olacak.
Daha önce de söz konusu beldelerden tahliyeler gerçekleşmişti. Karşılığında Madaya, Zebadani ve Yermük Kampı bölgeleri ile rejimin cezaevlerindeki birçok tutuklu serbest kalmıştı.
Muhalifler, iki beldeyi rejimin kuşatmada tuttuğu onlarca bölgede katliam yapmasını engellemek amacıyla ablukaya almıştı.
Yani anlaşılan o ki; Suriye sahasında katliamları engelleyen karşılıklı ilke ve prensipler değil, tarafların içerisinde bulunduğu zarurettir. Tek başına bu durum bile İslam ümmetinin nerelere savrulduğunu ve kendi değerlerimize ne denli yabacılaştığımızı göstermeye yeter.
Bu tahliyeler ve insan takası, sivillerin can güvenliği açısından sevindirici görünse de uzun vadede bögelerin ayrışması neticesinde Suriye`nin bölünmesini kolaylaştıracaktır. Birlikte yaşama iradesini yitiren toplumlar, coğrafi olarak da ayrışmış ise artık o memleketi bir arada tutumak mümkün değildir. Bu tahliye olaylarının Rusya`nın garantörlüğünde gerçekleşmesi ise ayrı bir utanç tablosudur. Rusya bir yandan ölçüsüz bombardımanlarla bizleri katlederken, diğer taraftan anlaşmadığımız konularda bize hakemlik yapmaktadır. Yani biz kendi aramızda anlaşamadığımızdan dolayı bebeklerimizi ve kadınlarımızı katleden katillerin hakemliğine razı olmaktayız. Bu zilletin utancı hepimize yeter.
Gazze
Gazze`de her geçen gün durum daha da kötüleşmektedir. Refah sınır kapısının kapatılması ve siyonist işgalci israilin son kararları sonrası, Gazze adeta sessiz sessiz ve yavaş yavaş ölüme mahkum edildi. 365 kilometrekarelik alanda yaklaşık 2 milyon insan tüm dünyanın gözleri önünde ölüme mahkum edilmiş durumda. Hiçbir hukuki gerekçesi olmayan bir abluka neticesinde Müslüman kardeşlerimiz sessiz sessiz ölümü beklemektedir.
Unutmayalım ki; Gazze demek Filistin demektir. Filistin demek İslam ümmeti demektir. Gazze cephesi düşerse Filistin davası diye bir davadan bahsetmek artık mümkün değildir. Filistin davasının kaybedilmesi demek, tüm Müslümanların siyonizm karşısında tarihi bir hezimete uğraması demektir. O halde Gazze demek ümmet demektir. Gazze`de muhasara ve ablukaya alınan sadece Filistinliler değil, koskoca bir ümmettir. İşte siyonistler bu bilinç ile Gazze`yi teslim almak istemektedirler. Gazze hala ayakta iken ve nefes alıp veriyorken sahip çıkmalı ve elinden tutmalıyız.