• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Önümüzdeki Pazar günü Türkiye`de seçimler olacak. Gerek içeride gerekse de dışarıda bu seçime taraflar açısından çok farklı anlamlar yüklenmektedir. Bu seçimler Türkiye içerisinde ilgi gördüğü kadar Türkiye dışında da ilgi görmektedir. Özellikle bazı Batılı devletlerin Türkiye`deki seçimlere olan aşırı ilgisi, son derece dikkat çekicidir. Kanımızca da 24 Haziran`da yaşayacağımız seçim, normal bir seçimin çok ötesindedir. Bu konuda oluşturulan abartılı ve iç siyasete dönük algıyı ve propagandayı bir kenara bıraksak bile reel siyaset zemininde bu seçimlerin önemli bir yerinin olduğu aşikardır. 25 Haziran sabahına uyandığımız andan itibaren seçimlerin sonuçlarının hayatımıza yansımaları olacaktır. Farklı siyasi tabloların ortaya çıkması durumunda bizi bekleyen sonuçları tek tek irdelemek yerine, genel bir değerlendirme yapmakla iktifa edeceğiz. Bu hususta özellikle dış politika üzerinde durmak istiyoruz.

Türkiye`deki seçim sonuçları, Ortadoğu`da birçok dengeyi etkileyecektir. Eğer Türkiye`de mevcut iktidar değişirse, bölgesel denklemler yeniden oluşturulabilir. Türkiye, başta Suriye olmak üzere birçok sahada yıllardır uyguladığı politik yaklaşımlarını bir çırpıda veya tedricen çöpe atabilir. İsrail ve ABD ile ilişkiler farklılaşabilir. Filistin ve Mısır politikaları değişebilir. İran ile ilişkiler çok farklı bir mecraya sürüklenebilir. Türkiye`nin ekonomisi bir anda kendisini farklı bir noktada bulabilir. Başta askeri sanayi olmak üzere birçok proje iptal edilebilir. Kısacası 24 Haziran öncesi Türkiye`den çok farklı bir Türkiye görebiliriz. İttifak ortaklarının oy oranlarının beklenenden farklı çıkması veya milletvekili dağılımına farklı bir şekilde yansıması durumunda bile, Türkiye`nin dış politikasından ciddi bazı politika değişikliklerine tanıklık edebiliriz. Farklı dış politika tercihleri, bölgede bir anda beklenmedik bir siyasi boşluğa yol açabilir. Bu durumda farklı siyasi denklem sürprizlerine hazır olmalıyız.

Açıkça görüldüğü üzere bir kırılma noktasındayız. Bu itibarla hem siyasetçilerin hem de seçmenin duygusal mülahazalardan uzak ve büyük fotoğraftaki gerçekleri dikkate alan reel bir yaklaşım ile siyasi tercihte bulunmaları gerekir. Siyasi söylemlerin toplumu kutuplaştırmaması ve sorumlu bir dil kullanılması gerektiği gibi vatandaşın da kontrolünü kaybeden ve türbinlere oynayan siyasetçilere itibar etmemeleri lazımdır. Seçim atmosferinde seçim heyecanı ile söylenen siyasi söylemlere fazla kıymet vermemek gerekir. Siyasi ve ucuz polemikler yerine siyasetçilerin projelerine odaklanmak gerekir. Çünkü ülkemiz ve bölgemizin geleceği ve istikrarı için önemli olan siyasetçilerin söylemleri değil, umut vaat eden projeleridir.

Bu seçim mantık hesap ve kitap seçimidir. Duygusal mülahazalardan uzak durmak gerekir. Bazı duygusal kırılmalardan veya yapılan yanlışlardan dolayı hesap kitabı bir yana bırakmak bir yanılgı olacaktır. Birilerini terbiye etmek ve hizaya getirme mantığı ile yapacağımız siyasi tasarruflar, geri dönülmez bir süreci başlatabilir. Tarihte yaşanan bazı kırılmaların geri dönüşü olmayabilir. Birilerinin “burnunu sürtme” saiki ile yapılan siyasi irade tasarrufu, tarihi ve kaybedilmiş bir kumara dönüşebilir. Böyle bir riske girmemek gerekir.

Ayıca siyasi tercihlerde bulunurken, partilerin misyon ve projelerine çok dikkat etmek gerekir. Özellikle farklı söylem ve vizyona sahip olan partilere siyaset sahnesinde yol vermek faydalı olacaktır. Ama abartılı ve hayatın gerçekleri ile uyuşmayan Ali Cengiz siyasetinin ürünü olan ucuz ve popülist söylem ve politikalara itibar etmemek gerekir. 

Sadece biz değil, İslam ümmeti bu seçimleri yakından izlemektedir. Çünkü bu seçim sadece bizi değil onları da ilgilendirmektedir. 24 Haziran günü siyasi tasarrufta ve irade beyanında bulunurken, bu hakikate dikkat etmek gerekir.