• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Filistin Sağlık Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, "Büyük Dönüş Yürüyüşü"nün başladığı 30 Mart tarihinden şimdiye kadar 112 Filistinlinin, siyonist rejim tarafından şehit edildiğini, yaklaşık 13 bin kişinin ise yaralandığını açıkladı. Yaralılardan 2 bin 96'sının çocuk olduğu belirtilen açıklamada, 1029'unun ise kadın olduğu ifade edildi. Bakanlık ayrıca yaralılardan 232'sinin durumunun ağır olduğunu, 32 yaralının ise bir uzuvlarını kaybederek malul duruma düştüğünü belirtti.

Siyonist işgalciler tarafından sadece 14 Mayıs tarihinde katledilen Filistinli sayısının 65 olduğu belirtilen açıklamada, aynı gün en az 2 bin 900 kişinin de yaralandığı belirtildi.

30 Mart tarihinde ve Toprak günü dolayısı ile başlayan barışçıl Büyük Dönüş Yürüyüşü ise Gazze'de halen devam ediyor. Filistin İslami direniş hareketi Hamas Filistin milletinin kendi haklarını kazanıncaya kadar Büyük Dönüş yürüyüşlerine devam edeceğini duyurdu.

Evet, büyük davanın aziz kurbanları bu davaya layık bedel ödemeye devam etmektedir. İslam ümmeti şunu iyi bilmelidir ki; Kudüs davası gibi büyük davalar, büyük bedeller ister. Sloganla, kınamayla veya zalimlerin vicdanlarına sığınmakla bu dava zaferle taçlanmaz.

Denenen yöntemleri denemek veya sadece “dostlar pazarda görsün”, “günü kurtaralım” ve “vicdanlarımız rahat etsin” diye yaptığımız eylemler, bizleri sorumluluktan kurtarmayacaktır. “Dolap beygiri” gibi kendi eksenimiz etrafında dönmek ve sırf bedel ödememek için siyonizm ile hesaplaşmaya yanaşmamak, bizi kesinlikle ileri götürmeyecektir. Aynı tavrımıza devam edersek bir arpa boyu yol alamayacağımız gibi, her geçen gün bu mevzileri daha fazla kaybedeceğiz. Şu an tarihi bir dönüm noktasındayız. Eğer Siyonistlerin ve müttefiklerinin soykırımlarına ve katliamlarına rağmen ayağa kalkmayacak olursak, elimizde olanı da kaybedeceğiz. Donald Trump`un elçiliği Kudüs`e taşıması, işgal yolunda atılan çok önemli bir adım olmakla beraber, nihai adım değildir. Nihai adım, Filistin davasını tamamen bitirmektir. Bu işgal harekatını kalıcı hale getirmek ve işgale meşruiyet kazandırmak için, “Filistinlilerle barış” veya “Filistin devletinin kurulması” adı altında bir işgal ve ihanet süreci başlatılacak; bu ihanet ve işgale işbirlikçi hain Arap rejimler de ortak yapılacaktır. Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanların elinden alındıktan sonra, göstermelik bir Filistin devleti ile bu mesele kapatılmaya çalışılacaktır.

İsrail büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan ABD, yeni bir sinsi planın peşinde. İki devletli çözüm vurgusuyla Filistin'i bu coğrafyadan atmaya çalışan ABD, Aksa'yı İsrail yönetimine vermeyi planlıyor.  

Ramazan'dan sonra açıklanması planlanan Filistin barış planına göre; başkenti Ebu Dis olan sınırlı bir Filistin devleti kurulmasını öngörüldüğü dillendirilmektedir.

Trump yönetiminin bir süredir üstünde çalıştığı ve bizzat damadı Jared Kushner tarafından ilgilenilen sözde Filistin-İsrail barış planını, ramazandan sonra, Haziran ayı ortasında açıklanacağı bildirildi. ABD'li diplomatlar ve Yahudi lobilerince hazırlanan plan Filistin devletinin kurulmasından çok yeni bir işgal planını sunuyor. Filistin devletinin başkenti Doğu Kudüs`teki Ebu Dis olacak olsa da plana göre Mescid-i Aksa`nın yer aldığı Eski Şehir`in denetimi tamamen İsrail`de olacak.

Bu ihanet sürecinin sözde garantörleri de Mısır`ın darbeci lideri Sisi,  Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed`in olmasının ön görüldüğü konuşulmaktadır. Yani bu mesele son kerteye gelmiştir. Son derece vahim bir noktadayız. Haçlılar, Siyonistler ve bizden görünüp gavurun kılıcını sallayan hainler; ortak bir komplo ile Mescidi Aksa`yı ebediyen elimizden almak istemektedir. Bu komploya “dur” demek için ne kadar bedel ödesek yeridir. Artık İslam ümmetinin her bir ferdi bu bedeli ödemeye ve bu tarihi komployu boşa çıkarmaya hazır olmalıdır.