• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

ABD ve Siyonist İsrail, Ortadoğu`da yeni bir kaos çıkarmanın gayreti içerisine girmiştir. Fitne ateşinin alevlerinin biraz düşmesi bile, İslam ve insanlık düşmanlarının harekete geçmesi için yeterli bir sebep olmuştur. İsrail ve ABD`nin hamleleri peş peşe geldi. ABD, İran ile olan nükleer anlaşmayı sonlandırdığını duyurur duyurmaz, İsrail, daha önceden planlandığı belli olan hamlelerini hayata geçirdi. ABD ve israil`in bölgede yeni bir konsept ortaya koyacağı aşikardır. Özellikle; işgalci, kirli operasyonları üzerindeki dikkatleri dağıtma ve yeni saldırılara zemin hazırlamanın yanı sıra,  gayri meşru hamlelerine karşı yönelecek tepkileri ortadan kaldıracak bir yaklaşım benimsemektedir. ABD ve müttefiki Siyonistler, İran`ın nükleer programı bahanesi ile birçok saldırı düzenleyecek ve nükleer programı, bu saldırılarını aklamak için bir argüman olarak kullanacaktır. Bu süreç, birçok tehlikenin ipuçlarını vermektedir. Halkı Müslüman olan devletler, özellikle bu yeni sürçte daha gerçekçi politikalar takip etmeli ve bölgesel paktlara ehemmiyet vermelidir. Ortak kader birlikteliği olan bu devletler, aynı istikbale yürüdüklerini görmelidir. Birisine yönelen tehdidin, orta ve uzun vadede diğerlerine de yöneleceği bilinmelidir. Ortak tehditlere karşı, ortak bir irade ortaya konulmalı ve ortak bir duruş geliştirilmelidir. Mesele, İran meselesi değildir; tam tersine, bölgemize dönük kapsamlı bir operasyon ile karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Büyük fotoğrafı göremeyen bölge ülkeleri, bu süreçten büyük zarar görecektir. Bölgenin ortak kaderi, yeni siyaset vizyonunun da temel zemini olmalıdır. Trump`un yeni kararı, yeni bir sürecin de başlangıcıdır. Bu karar, ABD`nin Ortadoğu`da daha pervasız ve agresif bir politika izleyeceğinin alametidir. Bu kararın alınmasında Siyonistlerin etkisinin büyük olduğu unutulmamalıdır. ABD ve müttefikleri, bu süreç ile beraber çeşitli bahanelerle bölgemizi karıştırırken, bu kaostan gözlerini açamayan Müslümanlar, Kudüs davasına eğilemeyeceklerdir. Böyle bir ortamda kaos ve siyasi hesapların gözlerini kör ettiği Müslümanlar, çöl fırtınası ile uğraşırken; Siyonistler, Filistin ve Kudüs konusundaki hedeflerine bir adım daha yaklaşacaktır. Belki de Müslümanlar gözlerini açtığında, ne olduğunu anlamaya fırsat bulamadan, iş işten geçebilir. O halde şartlar ve zemin ne olursa olsun, Batıdan gelen dalganın müsebbiplerinden birisinin Siyonistler olduğu bilinci ile Filistin davasına daha fazla yoğunlaşmalıyız. Birçok siyasi, ekonomik ve askeri hedefi içerisinde barındıran bu tür saldırı dalgalarının merkezinde İsrailin güvenliği ve Filistin`in işgali vardır. Bu saldırıların konsept ve şeklinin farklılığı bizi aldatmamalıdır. Trump`un bu kararının, ABD Büyükelçiliği`nin Kudüs`e taşınması kararı ile aynı zamana denk gelmesi tevafuk değildir. Aslında bu durum bile meselenin iç yüzünü açıkça ortaya koymaktadır.

Bu arada İran`ın Suriye`deki unsurlarına yapılan Siyonist saldırılar, kaos fitiline ateşlemek için yapılan saldırılardır. Hedef İran değil, bölge istikrarıdır. O halde bize gösterilmek isteneni değil, olan hakikati görmek durumundayız. Filistin ve Kudüs`ün işgali için yeni bir sürecin startı verilmiştir. Ancak İslam ümmetinin topyekûn bir direniş refleksi ile karşılaşmamak için, İran`ın nükleer programı ve Suriye`deki varlığı perdeleme aracı olarak kullanılmaktadır. Bu süreçte özellikle Suudi Arabistan`ın kışkırtıcı politikaları ve tavrı bir tarafa not edilmelidir. Suudi Arabistan`ın petrol arzı konusunda Batılılara verdiği teminat ve onları saldırılara motive eden tavrı, bu işbirlikçilerin İslam ümmetine karşı Haçlıların yanında olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Tekrar ediyoruz: Yeni sürecin ve Suriye`deki saldırıların hedefi ne İran, ne de Şam rejimidir; hedef, İslam ümmetinin kalbi olan Kudüs`ün ebediyen siyonizmin başkenti olarak işgal edilmesi sürecine ivme kazandırılası hadisesidir. Pazılın tek tek anlamsız duran parçalarına değil, hakikatin kendisi olan büyük resme, tablonun kendisine odaklanalım.