• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Filistinliler, Toprak Günü'nün 42'nci yıl dönümü kapsamında geçen cuma gününden bu yana, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde barış konseptli eylemler düzenliyor. İşgal askerlerinin, ilk günden beri eylemlere yönelik müdahaleleri sırasında, 17 Filistinli şehit oldu, yüzlercesi yaralandı. Terör çetesi İsrail, devlet terörü ile Filistinlilerin haklı taleplerini boğmaya çalışmaktadır. Silah kullanmadan yapılan bu protestoları silahla bastırmak, onlarca insanı katledip binden fazlasını yaralamak, tam bir vahşet örneğidir. Hiçbir hak ve hukuk tanımayan terör çetesi, İslam ümmetinin sessizliğinden cesaret alarak, Müslüman kanı dökmektedir. Başta BM olmak üzere, uluslararası kurumların bu vahşet karşısında ciddi bir girişimi olmadı. Bu vahşeti gündemlerine alanlar da, her nedense hep başkalarını göreve çağırmaktadır. Yani herkes birilerine seslenmekte veya sesleniyor gibi yapmaktadır. Kimse, çağrı yapmak yerine harekete geçmeyi tercih etmemektedir. Kim kime sesleniyor, belli değil. Zaten çağrı yaparken de kendileri de bir sonuç almayı ummamaktadır ama dostlar pazarda görsünler kabilinden bir şeyler yapıyorlar veya duyarlı bir pozisyona sahip görüntüsü vermeyi tercih etmektedirler. İsrail, zaten yapılan çağrı, kınama ve lanetlemelere karşı adeta bağışıklık kazanmıştır. O halde, artık bu adımların ötesine geçmek lazımdır. Eğer gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsak, o halde düşmanımızı yıldıracak bir strateji ile hareket etmek gerekir. Bu strateji de düşmanımıza geri adım attıracak olan somut bir eylem planıdır. Somut bir eylem planı ile desteklenmeyen çağrıların pek bir ehemmiyeti yoktur. Böyle çağrılar, samimiyetten yoksun yaklaşımlardır. Böyle zamanlarda ortak bir direniş cephesi oluşturulmalı, direnişin yükü beraberce omuzlanmalıdır. Böyle ağır bir yük, sadece Filistinlilerin omuzlarına yüklenmemelidir. Zira bu savaş hepimizin savaşı, bu cephe tüm ümmetin cephesidir. Cebren ve hile ile gasp edilmiş olan Filistin topraklarının sahiplerine iadesi için mücadele vermek, insanlık onurunun bir gereğidir. Filistinlilerin toprakları, şiddet ve terör eylemleri ile ellerinden alındı. Milyonlarca Filistinli sürgüne gönderildi. Vatansız kalan milyonlarca mülteci, bir gün vatanlarına dönmesi için insanlığın mücadele vermesini beklemektedir. Kardeşlerimiz, işgal altındaki topraklarının kurtarılması için İslam ümmetinden yardım beklemektedir. Bilindiği üzere mültecilerin vatanlarına dönmesi Filistin davasının en önemli kalemlerinden birisidir. Filistin toprakları şu anda işgal altında bulunan bu topraklarda yaşayan Filistinlilere ait olduğu gibi, aynı zamanda vatanlarından koparılan Filistinlilere de aittir. Mültecileri dışlayan veya yok sayan her çözüm önerisi, Filistin davası bağlamında gerçekçi bir öneri değildir.

Toprak günü, çok önemli bir etkinliktir. Bu etkinlikle, İsrail işgali her sene tüm dünyaya hatırlatılmaktadır. Bu itibarla, bu eyleme ümmet çapında destek verilmesi gerekir. Sadece Filistin topraklarında değil, İslam ümmetinin dört bir yanında büyük eylem ve organizasyonlarla bu hadise insanlık hafızasında diri tutulmalı ve İsrail hep işgalci olarak hafızalarda mahkûm edilmelidir. Toprak günü başta olmak üzere, hak talebinin gerçekleştirildiği eylemlere karşı, terör dilini kullanması durumunda, siyonistlere karşı tüm Müslümanların harekete geçmesi lazımdır. Terör diline karşı ciddi yaptırımlarla karşılık verilmelidir.

Filistinliler, her vesile ile onurları ile bu kutlu davaya ve cepheye sahip çıkıyorlar. Peki, ya biz? Biz de Filistinli kardeşlerimize sahip çıkıp onurlu bir direniş iradesi ortaya koyabiliyor muyuz? Maalesef hayır. Artık herkes birilerine çağrı yapıp bir şeyler yaptığını zannedip bununla avunmak yerine, sorumluluk alıp somut adımlar atmalıdır.