• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

ABD dışişleri bakanının değişmesi ve akabinde de CIA başkanlığına, eski başkanı aratacak birisinin oturtulması ile beraber; bu atamanın, yeni dönemde ABD`nin dış politikasına nasıl yansıyacağını merak konusu haline getirdi.

Rex Tillerson`un görevden alınması ve açıklanan gerekçeler, dikkat çekici idi. Akabinde de istihbaratın başındaki bir yetkili, dışişleri bakanlığına getirildi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın yerine göreve getirilen CIA Direktörü Mike Pompeo, Kuzey Kore ve İran konusundaki katı tutumuyla dikkat çekiyor. Bir dışişleri bakanı ve diplomatik teamüllere sahip bir şahsiyetten ziyade, istihbaratçı kimliği ön planda olan bir şahsiyeti görüyoruz. Bu şahıs hakkında biraz araştırma yaptığımızda, ABD`nin diplomatik mecradan sapan dışişlerinin daha fazla uçlarda gezineceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. ABD başkanı ile aynı zihniyete sahip olan bu şahsiyet, diplomasinin esnekliğini ve anahtar rolünü fazlaca önemsemeyeceğe benziyor. Bizim açımızdan olaya baktığımızda, fazla bir farkın olmadığını görmekteyiz. İslam ve Müslümanlarla olan savaşta yöntem konusunda bir ayrılık olduğunu ve belirlenen nihai hedefin değişmediği gerçeğini görmek durumundayız. Yine belli görevlere gelen şahısların, bir devletin politikasını değiştiremeyeceği, klasikleşmiş devlet politikası çerçevesinde ancak inisiyatif kullanabileceği gerçeğini görmeliyiz.

CIA`ya yapılan atamaya gelince…

ABD Başkanı Trump, tam da kendisi gibi birini CIA'ın başına getirdi. Gina Haspel adı, işkence ile eş anlamlı bir isim olarak tanınmakta ve anılmaktadır. Ebu Gureyb, Garcia, Guantanamo, Tayland ve diğer yerlerdeki gizli hapishaneler konusundaki kariyerine ve işkenceci kimliğine bakıldığı zaman; bu atamayla beraber insan hakları ihlallerinin daha fazla yaşanacağını söylemek mümkündür.

Kısacası Trump ile beraber dünyanın yaşadığı kaos ve felaket, Trump için yeterli gelmemiş olacak ki, tabiri caiz ise vites yükseltmek için etrafındaki kadroda revizyona gitti. Belki de bu süreç bir müddet daha devam edecek ve başkaları da, ya Trump`un her şeyine “evet” diyecek ya da koltuklarına veda etmek zorunda kalabilirler.

Önümüzdeki günlerde bu atamaların etkisini daha fazla görebileceğiz. Eğer ABD, bu atamalar ve devamı ile beraber, farklı bir stratejik sürecin zeminini hazırlamak istiyorsa ve bu değişim sadece bir başlangıç ise, halkı Müslüman olan devletlerin de buna göre tavır belirlemesi gerekir.

Diplomasi dilinin zaten az kullanıldığı bir politikadan, daha şahin bir politikaya geçiş, şüphesiz ki sadece diğer ülkeleri değil, aynı zamanda ABD`yi de etkileyecektir. Böyle bir durumda, ABD, farklı kulvarlarda bedel ödemeye hazır olmalıdır. Örneğin, İran`a karşı daha sert bir sürecin inşa edilmesinin ABD açısından da külfetleri olacaktır. Yine Kuzey Kore ile görüşmelerin dillendirildiği bir zamanda, Kuzey Kore hakkında daima sert tedbirlerden ve politikalardan yana olanların ağır bastığı bir tablonun ortaya çıkması durumunda, elbette bunun ABD için de külfetleri olacaktır. Buna benzer örnekler çoğaltılabilir.

Önümüzdeki günlerde, aslında bu atamaların ne anlama geldiği hakkında daha net bir bakış açısına sahip olabiliriz.