Fay hatları olan yeryüzüne yemin olsun ki (Tarık, 12)
Ardından büyük bir yıkım, tarihimize de derin ve müessif bir iz bırakan 13 milyon insanımızı direkt, milyonlarca duyarlı insanımızı da endirekt etkileyen deprem, gündemimizdeki evet bizim gündemimizdeki yerini koruyor. Çünkü 7,7 ve 7,6’lık ana depremler ve artçı depremler birilerinin gündemi olmadı. Bu felaket onların gözünde onların gündemlerini perdeleyen bir gündem oldu. Duyarlı insanımız, sivil toplum kuruluşlarımız felaket bölgesine akın ederken onlar arazi oldular.
Müslümanların inandığı peygamberi aracılığıyla kendilerine de nazil olan ve bir çoğumuzun içeriğinden habersiz olduğu Kur’an-ı Kerim gözüyle deprem olayına küçük bir göz atmak istiyoruz. Zilzal(Deprem) Sûresi’nden bahsetmeyeceğimizi şimdiden belirtelim. Ama bu sûrenin anlamına ve tefsirine günün anlam ve önemine binaen bakmak, okumak, öğrenmek gerekir. Madem deprem sürecinden geçiyoruz, Müslümanlar olarak Kitabımızda geçen Deprem Sûresine bir göz atalım.
Her şeyin zamanla eskidiğini ama Kur’an-ı Kerim’in müruru zamanla yenilendiğini ehli hakikat bilir. 1400 küsur yıl önce Kur’an-ı Kerim bizlere balın dişi arılar tarafından yapıldığını haber verirken, biz bu bilgiyi daha yeni öğreniyoruz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayeti kerime var: “Atları, katırları ve eşekleri de onlara binmeniz için ve (dünya hayatınızda) bir ziynet olsun diye (yarattı). Ve daha sizin bilmeyeceğiniz nice şeyler (nice vasıtalar) yaratır” (Nahl-8)
Bu ayet araç gereçlerin olmadığı bir zamanda nazil olmuştu. At arabası icat edildiğinde ayeti kerimeye sadaqallAllahu-azim derken karşımızda “Sizin daha bilmediğiniz nice vasıtalar yaratır” ayetini buluyoruz. Otomobil, uçak, jet uçaklar, jet ski, uçan taksiler, füze her neyse binmemiz için hangisi icat edilse Kur’an bize; “Daha bilmediğiniz nice vasıtalar yaratır” diyerek daha farklı araçlarla karşılaşacağımızı haber verir. Ayetin delaletiyle kıyamete kadar daha bilmediğimiz nice vasıtalar göreceğiz.
Buradan sürekli okuduğumuz Tarık sûresindeki 12’inci ayeti kerimeye gelmek istiyorum. والأرض ذات الصدع . Bu ayete “Çatlayıp patlayan yere, yarılan yere, yarıklar sahibi olan yeryüzüne, çatlaklı yeryüzüne, yarıklarla dolu yeryüzüne yemin olsun ki…” şeklinde mana vermek mümkündür.
Bu ayeti okurken muhtemelen sizin de aklınıza deprem sonrası oluşan dev yarıklar, televizyonlarda izlediğimiz patlayan yerler ve yerin altındaki fay hatları yani çatlakları gelmiştir. Öyle zan ediyorum ki eğer bundan sonra yeni meâller ve yeni tefsirler yazılırsa bu ayete “Fay hatları olan yeryüzüne yemin olsun ki…” şeklinde mana verecek olanlar çıkacaktır.
Allah Teâla Kur’an-ı Kerim’de neye yemin etmişse orada önemli bir meselenin olduğuna işaret vardır. Ve bizim dikkatimizi oraya çekmek istiyordur. Allah Teâla dikkatimizi fay hatlarına ve beraberinde getirdiği depremlere çekmek istiyordur. Bugün toplumun büyük bir kesimi depremlere bilim gözüyle baktı, bakıyor. Biz de işe bilim yönüyle beraber ilim gözüyle de bakılmasını istiyoruz. Bilim ile ilim arasında sadece bir harf fark yoktur. Birçok fark vardır. Bu konuya dikkatinizi çekmek istedik. Depremin sebeplerini öğrenirken, Müsebbib’in gözden kaçırılmamasını istiyoruz.
Allah bizi gaflete düşmeyen dikkatli kullarından eylesin. Bizi afetlerden korusun. Bu afetten zarar gören kardeşlerimizin yardımcısı olsun, vefat edenlere şehid fazileti versin.