• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Fenerbahçe-Galatasaray veya Beşiktaş-Galatasaray derbisi olduğunda bildiğiniz üzere maçın sonucuyla ilgili sokak röportajları, anketleri yapılır ve taraftarlara maçın muhtemel sonucu sorulur. Kimi Galatasaray lehinde sonuçlar söyler kimisi Fenerbahçe lehine. Kimisi de Beşiktaş lehine. 2-0, 3-1, 1-0 diyerekten…

Her seferinde kendi takımlarına galibiyeti yazarlar. Bizler de taraftarın söylediği bu sonuçlara bakarak ayrı bir sonuca varabiliriz; “Galatasaray kazanır” diyenlerin büyük çoğunluğu Galatasaraylıdır. “Fenerbahçe kazanır” diyenlerin büyük çoğunluğu da Fenerbahçelidir. Bir de şöyle bir durum var; Beşiktaşlı birisi de Galatasaray-Fenerbahçe derbisi için tahmin yürütürken puan cetvelinde kendi takımına yarayacak sonucu söyler.

Gelelim ittifaklar konusuna. Yeni sistemin ittifaklara zorladığı tartışmasız bir vakadır. Her şeyden önce bunu bilmek lazım. Hele cisminiz büyük, isminiz küçük ise ve ittifaklardan kaçınıyorsanız seçim gecesi cisminiz de küçülüyor. Kendi partinizin etrafında birleşmeyince de seçim gecesi hayal kırıklıkları yaşıyorsunuz.

İttifaklar konusu bir yönüyle ticarete benzer. Herhangi bir parti getirisi olduğunu düşündüğü bir pazar bulunca malını oraya götürür orada satmaya çalışır. Mesela HDP geçen seçimde LGBT pazarında mal pazarlamanın bir getirisi olacağını düşündü. Bir limitet şirket kurdular mal pazarladılar. Bir koyup üç alacağının hesabını yaptılar. Birçok kişi HDP’nin bu ortaklıkta kaybedeceğini düşündü ama yanılmışlardı. %10’un üzerinde bir oy aldılar. O pazarın kendileri için kısa vadede bir getirisi oldu. Hesapları tuttu. Paralarına para veya oylarına oy kattılar.

Hükümet-FETÖ kavgasının başladığı ilk yıllarda FETÖ-CHP iş birliği ve pazarlığı başladı. Bir FETÖ’cüye neden bir parti kurmadıklarını, sürekli kendilerine düşmanlık eden CHP’ye oy vereceklerini sormuştum da adam tam ticaret mantığıyla cevap vermişti; “Biz partilere eşek gözüyle bakıyoruz. Hangisi bizi götürecekse ona biniyoruz.” Hal bu ise getirisi olacak ise birden çok eşeğe de binebilirlerdi.

Yeri geldi CHP ve MHP yaptıkları bir ticari değerlendirme sonucu yüksek kâr marjı elde edecekleri düşüncesiyle bir ekmek fabrikası açıp “Ekmek için Ekmelettin” sloganıyla Ekmelettin İhsanoğlu’nu fırının başına geçirdiler. Ama hamurları maya tutmamış iflas etmişlerdi o ayrı mesele.

Günü geldi MHP, CHP’nin uğursuzluğuna inandı CHP’nin ortaklığından vazgeçti. Faturalarını ve sair evraklarını gözden geçirdi bu sefer AK Parti ile yüksek risk taşıyan bir ortaklık yaptı.

Yeri geldi Selahattin Demirtaş’ın sazının nağmeleri AK Parti’nin kulağına hoş geldi. Başta HÜDA PAR olmak üzere bazı çevreler uyarmasına rağmen hükümet bu sazın eşliğinde oynadı. Çalanlar ve oynayanlar sonunda birbirlerine düştüler “Seni Başkan yaptırmayacağız” şarkısı yol ayrımına yol açtı.

Saadet Partisi de “Akıl terazileri bozuldu” tarzındaki yorumlara kulak tıkayarak hesap kitap sonucu CHP ile sermaye ortaklığı çerçevesinde bir ortaklık yaptı, yapıyor. Altılı Masanın da yeni tür bir şirket kurduğunu belirterek geçelim.

Genel anlamda siyaset pazarı hayvan pazarından daha çok kötü kokuyor dersek yeridir.

Siyasi partilerden biri olan Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde teşkilatlanmış HÜDA PAR’a gelince; ortaklık için kendileriyle görüşmeler yapıldığını söylediklerinde siyaset müftüleri kafalarını çıkarıp rol biçiyorlar, cevaz vermiyorlar. Olmadık iftiralarda bulunuyorlar. Derbi misali gönülleri Millet İttifakından yana olanlar Millet ittifakında bulunmalı derken, gönülleri Cumhur ittifakından yana olanlar Cumhur İttifakında bulunmalı, diyorlar.

HÜDA PAR’ın da her parti gibi yetkili kurulları var; ticaret misali artı eksilerini toplarlar kendilerine uygun bir ittifak içinde bulunmak isterlerse bulunurlar. Ondan sonrası takdir seçmenindir. Bu tavırlarını beğenenler gider oylarını verirler, beğenmeyenler de istedikleri pistte oynarlar…