• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen gün bir arkadaşım siyaset ile ilgili iç karartıcı yazılar yerine ilim irfan türü yazılar yazsan, dedi. İlim irfanın cebe indiği bir dönemde bilmem ki nasıl yazsak…

Her sene Ramazan ayının bitimine doğru “Ya Rabbi! Bu Ramazan ayına ulaştırdığın için sana şükürler olsun. Sıhhat ve afiyet içerisinde beni ve ailemi gelecek Ramazan’a da ulaştır” diye dua ederim. Duamın kabulüne 2-3 gün kaldı. Bizleri bugüne kadar da iman üzere sağlık afiyet içerisinde yaşatan Allah’a şükürler olsun.

Ramazan ayı biz Müslümanların hayatında ayırıcı özellikleriyle temayüz eden bir bölümdür. Hayatımızın önemli bir bölümünde yer edinir Ramazan. Her birimizin Ramazan ile ilgili çeşitli hatıraları vardır.  Hele sözünü edeceğimiz şu imamın bir hatırası var ki… Her ne kadar onun hatırası olsa da okuduktan sonra bizim de hatıralarımız arasında yerini alacaktır.

Tam ibret vesikası olan mesele şu:

Ramazan ayında köylüler aralarında sırayla köyün imamını iftara davet etmek üzere anlaşmışlar. Sıra Hacı Osman’ın imiş. Hacı Osman da köyün imamını çok seven birisiymiş. İmamı misafir odasına alan Hacı Osman iftarı hazırlamaya gider. Bu arada misafir odasında bir sehpasının üzerinde bir miktar para vardır…

Açık pencereden esen rüzgâr paraları dağıtıp savurunca imam paraları toplayıp okumak üzere aldığı Kur’an-ı Kerim’in arasına bırakır. İftar heyecanı imama paraları oraya bıraktığını unutturur. İmam ayrıldıktan sonra ev ahalisi paralarını aramışlar, nafile…

Tek ve olağan şüpheli de tahmin edeceğiniz üzere köyün imamı… Onlara göre imam dışında o paraları alan başka biri olamazdı. Teknik olarak bu mümkün de değildi. Çünkü onun dışında hiç kimse o odaya girmemişti. Artık imamın Hacı Osman’ın yanında hiçbir değeri kalmamıştır. Onunla bir daha karşılaşmak istememiştir. Günbegün ondan soğumaya başlamıştır. Bu soğukluk imamın gözünden kaçmamıştır. İmam birkaç kez onu yoklamış ama herhangi bir sonuç alamamıştır. Hacı Osman tam ezan okunurken camiye doğru yol alırmış, imam selam verince de hemen camiden çıkıyormuş. Zorunlu haller dışında imama selam vermez olmuştur. Karşılaştıklarında da yavan bir selam veriyormuş.

Bu hal tam bir yıl boyunca bir sonraki Ramazan ayına kadar sürmüş. Tekrar köyün imamını sırayla davet etmek konusu gündeme gelmiştir. Derken imam tekrar Hacı Osman’ın iftar sofrasında yerini almıştır. Hacı “Yan gelir yan gider” diyerek konuyu imama açmaya karar verir; “Seyda! Senin de dikkatinden kaçmamıştır, seni bir zamanlar çok seviyordum. Ama senin bize yaptığın bir yamukluk nedeniyle ailece senden soğuduk. Geçen sene buraya geldiğinde aha şurada bir miktar paramız vardı. İftarını yapıp çıktıktan sonra paramızı yerinde bulamadık. Cinler gelip o parayı almadığına göre… İşte bu yüzden biz artık sana farklı bakıyoruz. Durumun bundan ibaret olduğunu sana anlatmak istedik”

Bunları duyan imam hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Kendine geldiğinde de: “Ben, benim hakkımdaki bu zannınızdan dolayı ağlamıyorum. Evinizde asılı duran bu Kur’an-ı Kerim’i bir yıldır elinize almamış olmanıza ağlıyorum” diyerek Kur’an-ı Kerim’i almış ve arasından parayı çıkarmış.

Biz de birbirimiz hakkında beslediğimiz ayarsız suizanlar için ağlasak mı?

Görünen o ki dertlerin ve kederlerin dünyasında hangi konuyu ele alsak iç karartıcı bir sonuç çıkacaktır. 

Gönül isterdi ki, güzel kısa filmlere imza atan Youtube kanalı MEKTEB bunun da kısa filmini yapsın.

Bilmünasebe; yine gönül isterdi ki, Kur’an-ı Kerim’in içeriğinden habersiz olup sayısız hatimler indiren Müslümanlar bu ay bir kerecik Kur’an-ı Kerim’in anlamıyla buluşsun.