• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bazen bir yerlerde “Biraz Tebessüm” ibaresi karşımıza çıkar ve tebessüm edeceğimiz bir mesele, bir hikâye anlatılır ya! Bugün biz de biraz tebessüm diyeceğiz.

Bir kardeşimiz anlattı. Olayın başrolleri de onun iki arkadaşı…

Uzun bir yolculuktan sonra bu iki arkadaş menzillerine varır ve namaz kılmak için bir camiye giderler. Cami cemaati de uzun süredir gelecek olan imamlarını beklemektedir. Sakallı bu iki gencin camiden içeri girdiğini gören cami cemaati ehli; “Şu gençler de imamlara benziyorlar. Onlara söyleyelim, birisi gelip bize namaz kıldırsın”…

­­—Gençler! İmamımızı bekliyorduk, geleceği yok gibi biriniz öne geçsin bize namaz kıldırsın, der birisi.

Gençlerden biri:

—Siz namaz kılın biz seferiyiz, diyerek teknik durumlarını belirtmiş.

Cemaat ehlinden birisi araya girmiş.

—Bir şey olmaz, siz gelin bize namaz kıldırın, der.

Gençler “Biz seferiyiz” dedikleri her anda başka biri araya girerek namaz kıldırma konusunda ısrarcı olmuşlar. Gençler bakarlar ki kurtuluşları yok, birisi namaz kıldırmak için öne geçmiş ve ikinci rekâtın sonunda seferi olması haliyle de çakmış selamı. Diğer arkadaşı da seferi olması hasebiyle ona ittiba edip selamını vermiş. Seferiler kısa yoldan işi bağlamış. Seferi namaz ile ilgili hiçbir bilgileri olmayan cemaat de şaşkın. Ne yapacaklarını bilmeyerek ortalıkta kalırlar adeta. Daha doğrusu genç imam, yolun ortasında ani bir manevrayla, bir selamla cemaatini ortalıkta bırakır. İmamesi düşen tespihin başına gelen, imamlarını kaybeden bu cami cemaatinin başına gelmiş.

Darmadağın olan ve namazlarını dört rekâta tamamlayan cemaat, işin kritiğini yapmaya başlar; “Bunlar ne biçim namaz kıldılar böyle, sanki namaz kılmasını bilmiyorlardı” “Bunlar sabah namazı ile öğle namazını birbirine karıştırdılar” ve daha neler…

En ilginç yaklaşım veya yorum başka birisinden gelmiş; “Heyra, wallah ciwanmêra gençler ısrarla biz serseriyiz, diyorlardı. Biz onları zorla öne geçirdik. Suç bizimdi. Serserileri imamımız yapsak cemaatin durumu bu olur” demiş.

İşte bu adam bir konuşmuş ama pir konuşmuş. Gerçekten serserileri imamımız, yol gösterenimiz yaparsak, öne geçirirsek, onlara tabi olursak ortada kalırız.

İşin şakası bir yana bugün birçok Müslüman seferi namazın varlığından habersizdir, haberi olup ama nasıl kılındığı konusunda bilgisi olmayan bir kesim de var…

Yani birçok Müslüman şeriatın kendilerine tanıdığı yasal haklardan, hukuktan ve avantajlardan habersiz. Bildiğiniz üzere fıkıh hukuk demektir. O zaman birçok Müslüman hak-hukuklarından habersizdir diyebiliriz. Bu soğuk kış günlerinde çorap üzerine mesh edilebileceğinden birçok Müslümanın habersiz olması gibi…

Fıkhın en çok bilinen tanımı ile bitirelim. Fıkıh; kişinin lehinde ve aleyhinde olanları bilmesidir.

Hikâyemizden çıkarılacak tek ve önemli bir ders vardır, o da şudur; serseriden imam olmaz. Yol gösteren olmaz. Takip edilmez. Şekil A’da olduğu gibi yolun ortasında yüzüstü bırakır.

Tebessüm ederken tefekkür etmeyi unutmuyoruz.