• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Köşe yazarlarının köşelerini en çok işgal eden konulardan bir tanesi de “Erken Seçim”  konusudur. Erken seçim olacak diyenler, kendileri açısından birçok delil getirerek erken seçime gidileceğini söylerler. Hükümetin yeni bir icraatını erken seçimin ayak seslerine yorarlar. Savaş tamtamları gibi seçim tamtamları çalarlar. Sesler yükselince, gürültü çoğalınca da gözler hükümetin başına çevrilir, hükümetin başı erken seçimin olmayacağına, seçimin zamanında yapılacağına dair bir açıklama yapar ve tırnak içinde “son nokta”yı koyar. Böylece bir dalga savuşturulur.

Sonra yeni dalga…

“Cumhurbaşkanı, Öğretmen Meslek Kanunu’nu meclise sunacaklarını, sözleşmeli kadrolu ayırımını sona erdireceklerini, doktor maaşlarını arttıracaklarını, asgari ücretliye astronomik zam yapacaklarını söyledi. Bunun düz anlamı da yan anlamı da erken seçimdir.”

Böyle kısır bir döngüdür gider seçim kitabında…

Erken seçim olayına Mahir Kaynak’ça yaklaşalım. Ve o meşhur soruyu soralım: “Bu olay kimin işine yarar?”

Ortalığın toz duman olduğu, mutfaktaki, çarşı-pazardaki, pasajlardaki yangının siyaset sahasını özellikle de iktidarın suyunu ısıttığı bir dönemde hükümet ve paydaşlarının işine yaramayacağı, muhalefete yarayacağı kesindir.

Hükümet daha yeni yeni “Yeni ekonomik model” yolculuğuna çıkmış, kemerleri bağlamışken erken seçim mi olur?

Biliyorsunuz hükümet yeni bir ekonomik model ile ekonomi sahnesinde. O modelin çekirdek cümlesini sanırım herkes ezberlemiş durumda. “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.”

Bu sözü duyan bazı ekonomistleri hafakanlar basmakta, tansiyonları yükselmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ekonomist kimliğiyle bunu ispat etmenin çabası içerisinde. Anlaşılan o ki “Teğet geçecek” misali “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezini ispatlamak istiyor Sayın Cumhurbaşkanı. “Ben dememiş miydim?” cümlesinin hazzını yaşamak, gururunu okşamak isteyecektir. Bunun için de takdir edersiniz ki bir miktar zamana ihtiyaç olacaktır. Bir buçuk sene dahi yeni bir düzlüğe çıkmamız için yeterli bir süre olmayabilir.

Bu sefer de bize; “Teğet geçecek dediğimde benimle alay etmiştiniz. Ve teğet geçmişti. Ekonomistim, dediğimde de benimle alay etmiştiniz. Evet, ekonomistim” demek isteyecektir. Bunun için de zamana ihtiyacı vardır. Mitinglerde millete “Yaparsaaa AK Parti yapar” sloganını attırmak isteyecektir. Dahası Karadeniz doğal gazı çıkarılacak ve bunun havası atılacaktır. Dahası TOGG banttan indirilecek, daha karpuz kırılacak, bunların havası atılacaktır.

Var mı böyle üç kuruşa, üç mitinge bir erken seçim, diye içinden geçiriyordur Cumhurbaşkanı.

Siyasette göz ardı edilmeyecek önemli bir figür de var; Devlet Bahçeli. Göz ardı edilmeyecek diğer bir husus da; söylenmese de Devlet Bahçeli’nin erken seçim fobisi olduğudur. Şöyle ki; erken seçim denildiğinde Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz 2002’de hükümet ortağıyken Türkiye’yi erken seçime götürdüğü, bunun sonucunda barajın altında kaldığı, uzun süre oksijensiz kaldığı o günler gelmekte ve tüyleri diken diken olmaktadır. Türkiye’nin çalkantılı bir dönemden geçtiğini söylemiş, geri dönüşü olmayan bir erken seçim sürecine girildiğini belirtmiş ve olan olmuştu. Şimdi de Türkiye’nin çalkantılı bir dönemden geçtiğini gören Bahçeli o açıklamasından çıkardığı dersle bu sefer çalkantının durulmasını yani zamanında yapılacak seçimi bekleyecektir.  

Devlet Bahçeli’nin erken seçim fobisi olduğunu söyledik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da erken seçim alerjisi olduğunu onu takip edenler bilir.

Erken seçim ile ilgili tahminim: 2023’ün mayısın-haziranında erken seçim bekliyorum. Tabi buna erken seçim denilecekse…

Burası Türkiye diye bir not da düşmek lazım. Muhalefet partilerinin bütün milletvekillerinin istifa ederek sine-i millete dönme ihtimalini de göz ardı etmeyelim. Sine-i millet sadece bir hikâyedir, derseniz o zaman benimle beraber 2023 yılının mayıs- haziran ayını bekleyeceksiniz.