• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

Kendi dünyamızda dünyaya şöyle bir ayar verelim; kuşlar âlemine bir müdahale edelim. Papağanlar, kanaryalar, bülbüller, baykuşlar ve daha sayamadığımız nice kuş türleri olmasın. Sadece iki tür olsun; leylekler ve kargalar…

Ormana biraz daha müdahale edelim; ayılar, aslanlar, tilkiler, zürafalar, maymunlar, kurtlar, geyikler ve daha sayamadığımız nice hayvan türü de olmasın; bu orman hayvanlarından da ayı ve yaban eşeği olsun yeter.

Madem kendi dünyamız dedik, sürüngenlere de bir müdahale edelim; yılanlar, kertenkeleler, timsahlar, kaplumbağalar da olmasın; sürüngenlerden de kertenkeleleri bırakalım, yeter.

Meyvelere, bitkilere ve ağaçlara da benzer bir müdahalede bulunmuş olalım…

Tahmin ediyorum ki,  böyle bir dünyayı hiç kimse sevmeyecek kimsenin de hoşuna gitmeyecektir. Dünyayı, yeryüzünü güzelleştiren rengârenk oluşu hareketliliği ve çeşitliliğidir.

İnsanoğlunun hayatına da bir müdahalemiz olsun. Herkes zengin olsun, herkes işinde gücünde sabah işe akşam eve dönmüş olsun. Her şey güllük gülistanlık olsun. Böyle bir dünyanın da tadının tuzunun olmadığını, olmayacağını düşünüyorum. Mutsuzluk olmasaydı mutluluk anlaşılmazdı.

Avrupa kıtasının çoğu zevk-u sefa içinde… Yıllardır Avrupa ülkelerinde ikamet eden arkadaşlarım var; bizim ülkede olduğu gibi daha bir kavgaya dahi şahid olmadıklarını söylüyorlardı. Onların da dünyaları renksiz… Kavgasız, gürültüsüz, patırtısız memleket mi olur?

Ya bizim memleketimiz! Ne ararsan var, rengârenk bir dünya...

13 yaşında eski sevgilisi olan dişi bile var bizim ülkede. (Kz mı desem, kadın mı desem bilemedim.)

Türkiye’de aklınıza gelebilecek her şey var.

Ülkemiz her alanda dört mevsimi yaşıyor. Türkiye’nin Karadeniz’de gaz bulduğu bir çağda Kürtçe ödev verdiği için İstanbul Ticaret Üniversitesi tarafından sözleşmesi yenilenmeyen Bekir Tank’ımız da var...

Sen okudukça önüne konulan barikatların arttığı bir ülkemiz var. Hareket, aksiyon, dram...                     

Lisede Türkçe dersinde virgülün önemi anlatılırken şöyle bir cümle örnek verilirdi. 1-“Oku, baban gibi eşek olma”  2-“ Oku baban gibi, eşek olma” Eğitim sistemimiz nedeniyle bundan sonra ikinci cümle ilgi görecek gibi. “Oku baban gibi, eşek olma” Eşek olmamak için babalarımız gibi okumalıyız anlaşılan. Babalarımız gibi ilkokulu okuyup bıraksak mı? Eğitim sistemi bir ömür törpüsü gibi ömürlerini alıyor yavrularımızın… Torpile kılıf olan kendimize has olan bir mülakatımız var ki sormayın.

Caminin ve meyhanenin yan yana olduğu bir memleketimiz var.(Sahi Batman’da caminin yanı başındaki meyhaneye ne oldu?) Cübbelimiz de cübbesizimiz de var. Dünyada “Cübbelisi” olan tek ülke biziz. 

Şükür elhamdülillah diyorum, çocuğum kocamdan değil, komşumuzdan” diyerek sevincini televizyon ekranlarından izhar eden, programcısıyla ahlâksızlığa pik yaptıran zinakâr kadının bulunduğu tek İslam ülkesi de bizim memleketimiz…

“Ne olursunuz şeytana küfretmeyin, o benim tanrım!” diye yalvaran satanistler bile var bizim memlekette. Yaz geldi mi sahillerin de camilerin de dolduğu bir memleketimiz var…

Geleceğimizi karartmaya matuf mor gibi ara renklerin de bulunduğu rengârenk bir memleketimiz var...

 

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!…”

Aman da toprağı sıkmayalım… Fışkıracak şüheda “Böyle mi teslim etmiştik?” diye başlar, bize söylemediklerini bırakmaz…

Değerli okur! içinizi okuyayım mı? İçinizden Memleketin ciddi bir restorasyona ihtiyacı vardır diye geçiriyorsunuz. Yanılıyor muyum?