Melik`in yanında beni `anma`
Şartlı Ceza İndirimi, halk arasındaki deyimiyle “Af” çıktı… Tabi bu tür haberler duyunca herkesin aklına “Acaba o da yararlanabilecek mi?” diyeceğimiz birileri gelmiştir mutlaka. Bu senin ağabeyin, onun dayısı, bunun babası… Evet, durum kısmen böyle gerçekleşmiştir belki çoğumuzda…
Ama hayır… Birçoğu kişi için gerçek böyle olsa da bizim aklımız bunu reddediyordu. Ne zaman yeni bir kanuni düzenleme haberi alsak, aklımız hep Yusufilerimize, pak ağabeylerimize, hayatlarını İslam davasına adamış yiğitlere gidiyordu; “Acaba bu kanunda onlar için faydalı bir kısım var mı?” diyerek maddeleri didik didik inceliyorduk.
Son yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile de aynı heyecanı tekrardan yaşadık. Çünkü biliyoruz ki onlar Hz. Yusuf (as) kıssasının dipdiri pratiğiydiler. Onlar ki, Melik`in bir zamanlar en yakını olan Züleyha`nın iftirasına uğradılar. Zindana atıldıktan sonra doğan çocuğunun, evlilik yaşına geldiğini dahi zindanda öğrendiler. Çoğu Yusufî, kızının/oğlunun başını öpüp koklayamadan bir de başının bağlanmasını yaşadı karanlık dehlizlerde. Hepsi Züleyha`nın iftirası sonucu zindanlarda beden çürütüyordu, tek bir farkla; şimdiki Züleyha kadın değil erkek, şimdiki Züleyha şahıs değil örgüt, şimdiki Züleyha Melik`in karısı değil bir zamanlar en yakını, sırdaşı, “Ne istediniz de vermedik!” dediği dostuydu… Züleyha ise artık bir simge…
Artık Melik, Züleyha`nın hainliğini Hakk`ın deşifresiyle müşahede etti. Her türlü desise, iftira, hainlik ve alçaklığın nev`ilerini artık inkâr edemeyecek derecede hem kendisi hem de halk gördü. Artık iftiraya uğramış Yusufîlerin zindanlarda çürümesinin geçerliği ortadan kalkmıştı. Artık Melik bu dehşet yanlışlığın önüne geçmeli, kendisine zulmedilenlerin yiten yılları için bir şey yapamasa bile en azından acılarını hafifletecek uygulamalar tesis etmeliydi. Biz istiyorduk ki, Yusufiler için artık iade-i itibar mesabesinde bir düzenleme yapılsın; çünkü onlar af isteyecek bir eylemde bulunmamışlardı. Zaten af isteyen de yoktu; fakat Yusufların halkına ihanet etmediklerini herkesin gözü önünde göstermelerini temenni ediyorduk. Hüsnü zan ile böyle bir beklentimiz vardı, evet… Biz de bundan ötürü heyecanlanmıştık işte…
Türkiye`nin yeni tanıdığı bizim ise 40 yıldır tanıdığımız, gözlerindeki sahte yaşlarla timsahları bile kıskandıran, sinsiliğiyle yıllarca Müslüman halka kan kusturan gözü yaşlı teröristin emriyle, yine kendisi gibi terörist olan bir zamanların hâkim ve savcılarının verdiği kararlar ortadan kalksın ve Yusufîler için –geç de olsa- adalet gelsin. Ama gördük ki bırakın bir düzenlemeyi Yusufîlerimizin hala sıfatı “Terörist” ve düzenlemede lehlerine bir uygulamanın esâmesi okunmuyor. Tabi yine de biliyoruz ve iman etmişiz ki, elbet bir gün Allah onları temize çıkaracak…
Kısaca Yusuf Sûresini tekrardan gözden geçirdikten sonra insanın dilinden gayrı ihtiyari kayıveriyor işte; Biz Meliklerin yanında ismimizin anılmasını istemiyoruz artık! İstedikçe zindanlar mekânlarımız olmakta ısrar ediyor. “Ben kederimi ve hüznümü Yalnız Allah`a arz ederim (Yusuf-86.)” şiarını tekrardan gözden geçirmek gerekiyor.
*
Şimdilerde iktidar sahipleri kör`ü oynuyor. Hâlbuki Terörist FETO`nun “Bunları bitirin!” talimatıyla zindanlara doldurulan masumlardı bu Yusufîler...
Artık klişe de olsa yazmalıyım; Ellerindeki suç(!) aletleri Kur`an, takke, tespih vs… Ömür boyu ceza alma gerekçeleri Camiye gitmek, Camide Kur`an dersi vermek, BANDROLLÜ kitap bulundurup okumaktı.
İnanılmaz değil mi? İnanın; çünkü dosyada bizzat kendim gördüm:
“Delil No 1: Peygamberimizin Hayatı”
İçinizden “YUH” çeken oldu mu bilmiyorum ama ben şaşırmadan ve içim acıyarak okumuştum SUÇ(!) delillerini. Yazacak çok şey var elbet ama uzatıp sizi sıkmak istemem… Ama sadece bir mantık örgüsü çıkarıp bitireyim;
Zamanında yukarıdaki gerekçelerle Masumları cezaevine dolduran makamlı alçaklar, şimdi cezaevlerini kendileri doldurdu...
Peki, bir sorum var. Bu sorunun cevabını vermeniz için avukat-hukukçu olmanıza gerek yok. Gayet açık bir soru soracağım ve cevabını da net istiyorum; Bir terörist savcının iddianame hazırladığı diğer bir terörist hâkimin karar verdiği bir mahkeme şimdi geçerliliğini korumalı mıdır? Ortaya konulan hükmün -adaletsizliğinden hiç bahsetmiyorum bile- infazına hala devam edilmeli midir?
BİR TERÖRİSTİN VERDİĞİ KARAR BOZULMUYORSA, HUKUKEN KABUL EDİLİP UYGULANMAYA DEVAM EDİYORSA BUNU NE İLE AÇIKLAYACAKSINIZ?
“Zalimlerin iftira ve kumpaslarıyla zindana atılan Yusufların, Allah`ın izni ile Mısır`a Aziz olmaları çok da uzak değildir.” Biz halimizi Melik`e değil sadece Allah`a arz ediyoruz. Allah bize yeter…
Hakan Özbay - Doğruhaber