• DOLAR 34.645
  • EURO 36.447
  • ALTIN 2949.688
  • ...

Hamd, âlemlerin Rabbine; salât ve selam da O`nun pâk Resulüne olsun. Ramazan… Efendimiz(asv)`in tabiriyle başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da ateşten azadlık olan ay. On bir ayın sultanı demek çok yetersiz bir ifade Ramazan ayı için.

Ramazan… O gelince adeta kâinattaki her şey önünü ilikliyor, ‘emret` diyor. ‘emret ey Ramazan, sen nasıl istiyorsan öyle olsun.` Âlem değişiyor, hava bile değişiyor Ramazan`da. İnsan da küçük bir âlem... İnsanın maddi ve manevi varlığı oruçla düzen buluyor. Nefse ‘Dur!` diyor oruç; “Sen çok ileri gittin. Ey ruh sen ilerle!” Ramazan`ın bir manası da ‘yakan` demekmiş. Nefs yanıyor, kıvranıyor ancak ne var ki açlık, susuzluk ve tekâmülüne hız veren ruh ona engel oluyor.

Bütün kâinat, insan ve onun ruhu esas duruşa geçmişken, kimi zaman bunu hissedemiyoruz. Neden mi? Çünkü yeme içme hazırlıklarıyla, ziyafetle, davetle o kadar meşgulüz ki, bütün bu değişimlere kapalı kalıyor gözlerimiz. Bir gün ölüp toprak olacak gözlerle bakıyoruz hayata, ebedi var olacak tefekkür gözüyle değil.

Başı rahmet olan ramazan ayı ilk günden itibaren zahmet olmaya başlıyor. Misafir geldiğinde farklı ve özel yemek pişirmek, kadınlar olarak hemen hepimizde var; bu misafir çok yakınımız da olsa. Elbette imkân varken kuru soğan-ekmek yemeyelim ama iftar sofrasını da günün tamamını kaplayacak ve hatta önceki geceden de zaman çalacak bir meşguliyet haline getirmemeliyiz. Sahur öncesi biraz tefekkür edelim ama bu tefekkür ‘yarın ne pişirsem`in tefekkürü olmasın. Sahurdan sonra, sabah namazının ardından yaptığımız iş dua etmek olsun, on yedi saat sonraki yemeğin hazırlıkları değil.

“Ama biz gittiğimizde falan kişi dört dörtlük bir sofra hazırlamıştı.” tarzı eziklikler Müslümana yakışmıyor. Eğer bu eziklik değilse ‘altta kalmama` çabasıdır ki bu da mü`mine yakışmayacak bir haldir. Herkes ister misafirine en güzel ikramlarda bulunmayı, ancak Ramazan da misafirdir ve bir daha gelip gelmeyeceği de belli değildir. O gelir gelmesine de bizi bulabilir mi, Allah bilir. Belki bu yılki Beraat gecesi Azrail`in eline verilmiştir ismimiz. O halde bize düşen Ramazan ayını zahmet ayı olmaktan çıkarıp rahmet ayına dönüştürmek.

Ramazan, kanaat ayıydı ancak biz onu israf ayına çevirdik. Çöplükler her zamankinden çok ekmekle dolu. Fakir fukara açlıktan kıvranırken, sahurluk yiyecek bile bulamazken konteynırlar yemeğe doydu. Suriye`de açlıktan kıvranırken kardeşlerimiz, muhacir Suriyeliler ülkemizde fakirlikle boğuşurken bizler israf ediyoruz. Doğu Türkistan`da oruç tuttuğu için akıl almaz işkencelerden geçirilirken kardeşlerimiz, biz rahatlık içinde orucun maneviyatını hissedemiyoruz. Ülkemizde dahi, bir cezaevindeki mahkûmlara sahur yemeği verilmezken bizler ‘şu niye yok`un derdine düşüyoruz. Afrikalı çocuk su bulamazken, sürahide kalan suyu lavaboya bile dökmeye hakkımız yok bizim. “Deniz kenarında bile olsan suyu israf etme!” şeklindeki nebevi buyruğu Avustralya`da su şişelerinin üstüne yazmışlar. Biz Müslümanlar olarak bu düstura daha çok sahip çıkmalıydık.

En kötüsü de Ramazan ayını şölene çeviren belediyeler… Evinizin yakınında iftar verirler, çocuğunuz uyanır, namazda aklınız karışır, okuduğunuz Kur`an`dan bir şey anlamazsınız vs. orucun en maneviyatlı vakti olan ikindi sonrasını alır götürür. Yöresel bir dille; bunların ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmiyor yani.

Âcizane tavsiyelerim; orucu rahmete çevirelim zahmete değil. Ramazan`ı şölene çevirenlerden uzak duralım ve tevbe ayı olarak zihinlere yerleştirmek için azami gayret sarf edelim. Ramazan`la ilgili espri malzemesi olan mesaj, video, resim gibi her şeyden uzak duralım. Bunlar insanı başta güldürse de sonra insanın huşu`unu, huzurunu kaçırıyor. Sözüm ona iyi bir mesaj gibi “Merhaba, ben Şaban. Bu da kardeşim Ramazan…” gibi Ramazan`ın heybetine gölge düşürecek mesajlar bile kanımca hoş değil. Ramazan, Ramazan olmalı. Adı duyulunca ürpertmeli, tüyleri diken diken etmeli. Gelmesi dört gözle beklenmeli. Ona ulaşmak için Nebi (as) gibi yalvara yakara dua edilmeli. Onu uğurlarken, ardından bayram bile gelse gözler yaşarmalı…

Rahman`a emanet olunuz.

Sezgin Özbay