Tüccarların Dünya Siyasetine Etkisi ve Dünya Barışındaki Önemi
Küresel dünyamızda uluslararası ticaretin yumuşak yansımaları oldukça belirgin bir şekilde öne çıkmaktadır. Her ne kadar ticaretin savaşlara yol açtığını düşünenler olsa da, ticaretin siyaseti nasıl şekillendirdiğini, ulusları nasıl kaynaştırdığını hem günümüzde hem de tarihsel süreçte görebiliriz.
Güçlü siyasi ilişkiler, güçlü ticari bağlantılara yol açabileceği gibi, güçlü ticari ilişkiler de güçlü siyasi ilişkilerin gelişmesine zemin hazırlayabilir. Ticaretin ulusları birleştirdiği, kaynaştırdığı ve savaşsız bir ortamın oluşmasına katkıda bulunduğunu, özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki gelişmelerde açıkça görmekteyiz.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda meydana gelen olaylar, yaklaşık 95 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş, devletler birbirine düşman, halklar ise birbirine küskün hale gelmiştir. Ancak savaş sonrası Avrupa’yı incelediğimizde, ticaretin birleştirici ve kaynaştır gücünü fark edebiliriz. Savaştan çıkmış bir Avrupa, ticaret yoluyla birleştirilmiştir.
Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'daki tüccarlar bir araya gelerek, halklar arasındaki barışı sağlamanın ve birlikte yaşamanın en etkili yolunun ortak ticaret olduğunu savunmuşlardır. Bu düşünceyle Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuş ve sermayenin, işgücünün, ürünlerin ve hizmetlerin serbestçe hareket edebileceği bir yapı oluşturulmuştur. Bu, Avrupa'nın yeniden güçlü hale gelmesini sağlamıştır. Ticaret böylece siyasete de yön vermiş, ekonomik birliktelik siyasi birlikteliğin yolunu açmıştır. Ticaret ve ekonomi ortaklıkları, siyasetin önünü açmış ve siyasi ortaklıkların gelişmesine neden olmuştur.
Ticaret, ülkeler arasındaki siyasi krizler sırasında bile kendi rotasını belirleyerek istikrarlı bir ekonomi yaratabilmektedir. Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne katılma sürecindeki zorlukları hepimiz biliyoruz. Ancak bu zorluklara rağmen Türkiye, en fazla ihracat yaptığı ülke olan Almanya’ya ihracatını sürdürmekte ve Avrupa’ya ticaret yapmaya devam etmektedir. Her ne kadar sıkıntılar siyasi ve güvenlik gibi birçok faktöre bağlı olsa da, güçlü ticari ilişkiler, ülkeler arasındaki siyasi krizlere rağmen belli bir istikrarın sağlanmasına yardımcı olmaktadır.
Ticaretin tüccarlara yüksek öngörü kazandırdığını da söyleyebiliriz. Çünkü zaman zaman ülkeler arasında yaşanan siyasi sıkıntılara rağmen tüccarlar daha yapıcı bir rol üstlenerek ticaretlerini sürdürebilmektedirler. Örneğin, Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır süren ciddi siyasi krizlere rağmen iki ülke arasında milyarlarca dolarlık ihracat gerçekleşmektedir. Aynı şekilde, Türkiye ile Mısır arasındaki siyasi krizlere rağmen ticaret hacmi 10 milyar dolara yaklaşmıştır ve önümüzdeki dönemde bu rakamın 20 milyar dolara çıkması hedeflenmektedir. Ayrıca, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki siyasi gerilimlere rağmen, Çin’in en fazla ihracat yaptığı ülkenin Amerika olduğu da unutulmamalıdır.
Ticaretin ön planda olduğu, güçlü ve derin ticari ilişkilerin bulunduğu bölgeler ve ülkeler, halkların barış ve refah içinde yaşamalarının önünü açmaktadır. Güçlü ticaret, aynı zamanda güçlü dayanışma ve birlik demektir.
Ticaretin, halkların barış içinde ve iyilikle yaşamasına, dolayısıyla toplumsal huzurun ve iyiliğin öne çıkmasına katkıda bulunduğunu sosyolojik açıdan da gözlemleyebiliriz. Sosyologların yaptığı son araştırmalara göre, bir bölgede iyilik yapan insanlar varsa, o bölgede iyilik yapan tüccarların da olduğunu görebiliriz. İyilik yapan tüccarlar, bulundukları bölgelerde iyilik yapma kültürünü yaygınlaştırmış ve iyiliğin önünü açmışlardır.
Bu tüccarlar sayesinde halklar ve uluslar birbirine daha fazla kaynaşmış ve birbirlerine karşı faydalı bir konuma gelmişlerdir.
Selahattin GÜNEŞ