BİR HADİSİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketiyle..
En güzel hamd ve övgüler O’na..
Salat ve selam Üsve-i Hasene olan Rasülü’nün, al ve ashabının üzerine olsun..
Bugün sizlerle hepinizin bilmiş olduğunu düşündüğüm İbn Ömer’den rivayet edilen güzel bir hadisi paylaşmak istiyorum. Efendimiz (s.a.v.) mü’minin kim olduğunu, nasıl olması gerektiğini tanımlıyor bu rivayette.. ‘Mü’min güzel koku satan kimseye benzer. Onunla beraber oturursan sana faydası olur, beraber yürürsen sana faydası olur, beraber iş yaparsan sana faydası olur.’ buyuruyor. Öyleyse mü’min kimdir? Nasıl olmalıdır?
Mü’min faydalı olandır; kendisine, ailesine, akrabasına, çevresine ve toplumun her bir üyesine... Mü’minden zarar gelmez, gelmemeli öncelikle kendisine, sonra ailesine, çevresine ve nihayet toplumun her bir üyesine karşı.. Hatta canlı olan her şeye, belki cansız varlığa bile.. Muhteşem bir rivayet, daha önce bir yazımızda belirtmiştik ya cevamiü’l-kelim.. Az söz, satırlar dolusu mana derinliği.. Keşke bakıp düşünse mü’min kişi, müslümanım diyen kişi Allah’ın, Peygamberin kendisine ne manalar yüklediğine.. Elinden zarar gelmeyecek, dilinden zarar gelmeyecek.. Seninle beraber olan senden hayır görecek, fayda bulacak.. Seninle yürüyen, seninle yol alan herkes, bazen hayat arkadaşın eşin, çoluk çocuğun, akraban eş dostun.. Seninle iş yapan senden hayır görecek, fayda bulacak arkadaşın, iş ortağın, kolu komşun.. Senden hayır görecek canlı cansız alemdeki her şey..
Peki, hadis-i şerifte mü’mini böyle tanımlıyorken Allah Rasulü (a.s.) bizler Müslüman bir toplumda nasıl oluyor da birbirini aldatan, birbirinin hakkını yiyen, birbirine güvenmeyen bir toplum portresini izliyoruz.. Nasıl oluyor da Müslüman bir toplumda bir türlü birbirimize güven aşılayamıyoruz? Müslüman bir toplumda, Müslüman bir ailede yetişen bir genç nasıl oluyor da elinde bıçakla sokağa çıkıp hiçbir suçu olmayan masum insanları gözünü dahi kırpmadan yaralayabiliyor? Gençlerimize, çocuklarımıza Müslümanı anlatamıyoruz demektir bu sahne.. Gençlerimize Müslümanlığı, Müslüman kimliğini yeniden anlatmalı, yaşayışımızla onlara örnek olmalıyız, demektir bu sahne..
Bir de işin diğer ucundan bakalım isterseniz hadis-i şerife.. İnsan kiminle oturup kalktığına, kiminle yol yürüdüğüne, keminle beraber iş yaptığına dikkat etmeli o halde.. Cenab-ı Allah’ın ‘Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun’ (Tevbe 9/119) buyruğunu unutmamalı, doğruyla beraber oturup doğruyla beraber kalkmalı.. Eğriyle beraber zaman geçirenin, eğriyle oturup yol alanın kendisi doğru olsa bile zamanla eğrilip yoldan sapabileceğini aklından çıkarmamalı.. ‘Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ denilmiş ya kelam-ı kibarda, hayatındaki arkadaşını dostunu iyi seçmeli..
Son olarak şunu da belirtmek isterim. Bu rivayetin bana hatırlattıklarından biri de Müslüman kişi, mü’mine mü’minden başkasının yar olmayacağını iyi bilmeli, dostunu ona göre seçmeli.. ‘Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.’ (Maide 5/51) Gördük mü ilahi fermanı? Yıllardır okuduğumuz, ezberlediğimiz bu ayeti bugünkü kadar net anlayamamıştık kanaatimce.. Peki ya bugün, anlayabildik mi gerçekten? Hepimiz? Ne dersiniz?
Merve Fidan Orhan