Merhaba sevgili okurlar
Merve Fidan
Allah’ın selamı ve adıyla.. Hamd Allah’a, salat ve selam kutlu davetçisi Hz. Muhammed’in üzerine olsun..
Sizlerle başlayacak olan bu ilk yazı serüvenimi sözlerin en güzeli olan Kur’an’la başlatmak istiyorum. Bunun iki nedeninden bahsedebilirim. Birincisi ümmet olarak Kur’an ayı olan Ramazan ayını henüz geride bırakmış bulunmaktayız. Allah’ın Habibi nasıl ki Ramazan aylarında daha çok Kur’an’la meşgul olmuş, baştan sona nazil olan ayetleri okuma ve tekrar etmeyi adet edinmiş ise bizler de Ramazan ayında belki hiç olmadığı kadar Kur’an’la hemhal olmakta, cüz ve hatimler okumakta, mukabelelere koşmaktayız. Bu ilk yazımda Kur’an’la birlikteliğin bizlere nasıl bir huzur kazandırdığını, manevi lezzetlerden bizlere nasıl tattırdığını hatırlatmak ve bu ziyafetlerden Ramazan’dan çok da uzaklaşmadığımız bu günlerimizde tekrar faydalanmamız gerektiğini belirtmek istedim. Madem ki Kur’an ayı olan Ramazan bir mekteptir ve madem ki bizleri her yönümüzle terbiye etmek için, diğer aylarda da hayatımıza bir güzel çığır açmak için farz kılınmıştır, o halde Ramazan ayında edindiğimiz Kelamullah ile birliktelik alışkanlığını ve kazancını Ramazan’dan sonraki aylarımıza ve günlerimize de yansıtalım. Unutmayalım ki Kelamullah bir ‘zikir’dir, bir hatırlatmadır, doğruyu yanlıştan ayıran bir Furkan’dır, mü’minlere yol gösteren bir rahmet, yol gösterici ve şifa kaynağıdır. Doğruyu ve yanlışı öğreten, ‘Allah’ın ipi’ ve sapasağlam bir kulptur. O halde hep birlikte bizler için büyük bir hazine olan, Rasulullah’ın Veda Hutbesinde ‘Size öyle bir şey bırakıyorum ki ona sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu kaybetmez, şaşırmazsınız’ diye buyurduğu Kur’an’ı, Yüce Kitabımızı, Kutsal Kitabımızı gelin sadece Ramazan ayında değil her gün okumaya, anlamaya ve tefekkür etmeye çalışalım. ‘Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir’ buyruğunu ve müjdesini unutmayıp, onun şefaatçi olduğu, şikayetçi olmadığı kimselerden olalım..
Yukarıda da belirttiğim gibi bu ilk yazımda Kur’an’dan bahsetmek isteyişim iki sebebe dayanmaktadır. İkinci sebep ise ümmet olarak zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde Rasululah’ın diliyle Kur’an’da zikredilen bir şikayetin/ayetin çokça hatırıma gelmesidir. ‘Rasul, Rabbim! Kavmim bu Kur’an’a büsbütün ilgisiz kaldılar’ dedi (Furkan 25/30). Ayet-i kerimede yer alan ‘mehcuran’ kelimesinin sözlük anlamına bakıldığında Kur’an’a inanmayı terk etme, Kur’an’ı kabul etmeme, Kur’an’dan yüz çevirme gibi manaların zikredildiğini görmekteyiz. Müfessirlerin çoğunluğuna göre burada Kur’an’a inanmayanlar ilk muhatap olsa da kanaatimce Kur’an’dan uzak kalma, onu terk edilmiş bırakma, emir ve ilkelerine yüz çevirme Müslüman için de büyük bir kayıptır. Ne dersiniz? Kur’an’a tekrar yüzlerimizi dönüp emir ve ilkelerine sarılır, Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı yapışır ve sahabenin sahiplendiği gibi ama sadece Ramazan ayında değil her ayımızda, her haftamızda ve her günümüzde onunla birlikteliğimizi devam ettirirsek Rabbimizin yardımını, ümmetin birliğini ve izzetini tekrar elde eder miyiz?