• DOLAR 34.48
  • EURO 36.328
  • ALTIN 2958.408
  • ...

“Aydınların aydınlatamadığı halkı soytarılar aldatır” der Cemil Meriç. Belki de bu haklı sözün kapsamını sadece “halkı aydınlatma üzerine sınırlandırmamak gerekir. Halkı aydınlatma ve halkı yönetme meselesi arasında görünür bir ilişki vardır. Halkı kim aydınlatıyorsa(!) yönetimde de ya kendisi ya da bir “kukla gölgesi” vardır. Bugün, halkları Müslüman ülkelerin coğrafyalarının çoğunda olduğu gibi; algı yönetimini icra eden el kimin eli ise; yönetimde de onun kirli eli görülür. Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarda yüzyıllardır yönetimi işgal edenler “bizden görünen ama bizden olmayanlar”dır.

Gazze Kıyamı; nice hakikatleri ortaya çıkardı, çıkarmaya da devam ediyor. Korkak ve cesur olanı aşikâr ettiği gibi zayıf ve güçlüyü de ortaya çıkardı. Hepimiz gördük, acı da olsa anladık; sözde yöneticilerimiz korkak, Gazze halkı cesurdur. Asıl zayıflığın imkânsızlık olmadığını anladık; karnına taş bağlayan Yemenliler güçlü, yemekten karnı şişen Krallar(!) zayıfmış oysa… Gazze halkı, “Kral” bildiklerimizin sadece “soytarı”dan ibaret olduğunu ortaya koydu.

Bir çuval unu evindeki aç çocuğuna götürmek için, canından vazgeçme pahasına… Üzerlerine bombalar yağdırılarak şehit edilen Gazzeli babaların üst üste istiflenmiş cesetleri yüzlerimizi mahcubiyetten kızartırken utanmayan sözde Krallar, soytarı değil de nedir?

Aç bir şekilde can veren minnacık yavruların âhı, indirmez mi şahı? Gazze’de mazlum çocuklar açlıktan ölürken, otoriteden(!) izin alarak, lütfetmiş bir edâ ile havadan birkaç gıda kolisi gönderip bununla övünen sözde yöneticiler soytarı değil de nedir?

Yüreği asil olanın kendi de asil olur. Kutsallarının ve namusunun çiğnendiği bir yerde, Müslüman hanımların cesetlerinin sokaklarda çürümeye yüz tuttuğu bir devranda, kahrolası maslahatlarını düşünen sözde Krallar soytarı değil de nedir?

Yüreğimiz kan ağlarken “üç maymunu oynayan” Müslüman halkların sözde yöneticileri, pişkince davranışları ve açıklamalarıyla muziplik yaptıklarını mı düşünüyorlar? Sahi kimdir soytarı? “Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kimse”ye soytarı denir. Tam da burada tarihi bir olayı hatırlatmanın faydalı olacağı kanaatindeyim.

25 Eylül 1997 tarihinde Ürdün’de, dönemin HAMAS Siyasi Büro Şefi Halid Meşal’e yönelik, beceriksiz MOSSAD ajanları tarafından gerçekleştirilmek istenilen başarısız bir suikast olayı vardır. Her şey sözde profesyonelce hazırlanmıştır. MOSSAD ajanları, Halid Meşal’e yaklaşarak kulağına güçlü bir elektronik ses dalgası şeklinde etkili bir zehir yollarlar. Bu zehir, kurbanın uykuya dalması ile birlikte ciğerleri iflas ettirecek tarzdan bir zehirdir. Böylece ajanlar; sessiz sedasız bir şekilde eylemlerini gerçekleştirmiş olacaklardı. Ancak Halid Meşal ve korumalarının dikkati sayesinde olay erken fark edilir. Zehir etkisini gösterir; Halid Meşal kısa bir sürede komalık olup hastaneye yatırılır.

HAMAS tarafından olay hızlı bir şekilde kamuoyuna yansıtılır. Güçlü bir lobi faaliyeti ile tüm dünya bu olayı duyar. O dönemlerde Ürdün’de yönetimde bulunan Kral Hüseyin ciddi bir tepki ve duruş ortaya koyar. Kendi ülkesinde, vatandaşlık verdiği sembol bir isme yönelik gerçekleştirilmek istenilen bu olay elbette onur kırıcı bir olaydı. Kral Hüseyin, sözde prestijini düzeltmeye çalışan israil’e sadece bir günlük süre verir: Panzehir gelir, Şeyh Ahmet Yasin ve beraberindeki bazı Filistinli tutuklular serbest bırakılırlar…

Mazlumların acılarına sessiz kalma hususunda sicili kabarık olan siz ey Krallar (!) bari ömrünüzün âhirinde, Gazze Meselesi’nde “kralca bir davranış” ortaya koyun da yarın Ruz-i Mahşer’de ümitlenebileceğiniz hayırlı bir ameliniz olsun. Yoksa bilesiniz ki soytarıdan kral olmaz!

MEDENİ TAŞ