DİPLOMASİ TAKSİMETRESİ: 30 BİN ŞEHİD
Her gün duyuyoruz: “Akan kanı durdurmak için çok yoğun diplomasi trafiği var” sözünü.
Dünya’nın etrafını turlayacak kadar bir yol yapıldı herhalde.
Fakat somut bir tek adım bile atılmadı. Bir arpa boyu olsa dahi bir yol alınmadı.
Somut bir tek adım, binlerce diplomatik söylemden, görüşmeden ve şiddeti ne olursa olsun yapılan ‘kınamalardan’ daha tesirlidir. Zira sonuç ortada: 30.000 can.
Acaba çok uzak olduğu için mi Gazze’mize yetişemiyoruz?
Sahi, Gazze uzaydan daha mı uzak?
Herhalde Gazze uzaydan daha uzak! Çünkü uzaylara kadar gidebildik de bir türlü Gazze’ye uğrayamadık.
Yüzyılın tüm ihtişamlı işlerini yaptık da bir türlü yüzyılın felaketine, yüzyılın soykırımına, yüzyılın vahşetine yüksek bir ses çıkaramadık. Kim buna engel, ne buna mâni bilemiyoruz?
Onların acıdan çektikleri sıkıntı kadar, bizler de sessizliğimizden o kadar sıkıntı çekiyoruz.
Bir şey olmayınca ona ulaşmak ne kadar zor ise, imkân varken onları kullanmamak da o kadar vebaldir.
Ve bu vebal, biz Müslümanlara ağır geliyor. Altında eziliyoruz.
Kardeşimizin ayağına batan diken ile kalbimiz sızlanmalıydı normalde. Ama ayaklarına diken batmıyor! Evleri yıkılıyor. Yuvaları dağılıyor. Elleri, kolları, bedenleri paramparça oluyor.
Bazen bir aile, bazen bir mahalle haritadan ve kütükten siliniyor.
Hakikaten bunları halk olarak sadece biz mi görüyoruz? Biz mi duyuyoruz? Biz mi izliyoruz?
Başta ülkemiz olmak üzere liderlerimiz(!) farklı bir dünyada mı yaşıyor?
Başımızdakilerin kafalarındaki çözüm yolları şunlar herhalde:
-Birileri bu vahşeti durduracak, durdurmalı
-israil merhamete gelip kendiliğinden bu vahşeti durduracak, durdurmalı
El cevap:
-Birileri, hep birilerine havale ediyor. Birisi de ‘Biz durduracağız’ demiyor, diyemiyor, demeyecek!
-israil ve merhameti yan yana yakıştıranlar, merhamet bulmasın!
Bazen çok şey mi bekliyoruz bizimkilerden acaba diyoruz?
Açlıktan ölüyor kardeşlerimiz, yiyecek göndermek çok şey mi?
Susuzluktan kırılıyorlar, su ulaştırmak çok şey mi?
Kadın, bebek, yaşlı, engelli hunharca katlediliyor.
İnanç adına olmasa da insanlık adına "Durun!" demek, “Durmazsanız buna engel olmak adına elimizden geleni yapacağız” demek çok mu zor acaba?
Hadi bunu yapamadınız.
Beslemeyin bari. Karınlarını şişiriyorsunuz, üzerine soda gönderiyorsunuz; tatlısına, çikolatasına, çerez ve meyvesine kadar gönderiyorsunuz.
İnsaf ya hu!
israil’in uyguladığı savaş değil! Ölümden, talandan, acıdan zevk alan vampirlerin yaptığı bir soykırım!
Dünya insanları bunu görüyor. İnsanlıkları miktarınca tepkilerini veriyorlar. israil’in dünya tarihinde ve yaşadığımız zaman dilimi içerisinde adının ‘soykırım ve vahşetle’ beraber anılmasında bir vesile olacaklar.
Peki, insanlıklarının yanında inançları da olanlar?
İnancı olduğunu iddia edenler ne yapıyorlar, ne yapacaklar?
Kırmızıçizgiler aşıldı da duruşları kara birer leke olarak kalacak!
Zaten olmayan izzet ve şerefleri, ihtiyar bir bunağın elindeki dondurma gibi eridi, eriyecek!
Müminlerin duaları arkalarında olmayacak.
Gazze'den, Filistin'den, Mısır’dan ilahi dergâh ile aralarında perde olmayan o mazlumların dualarından mahrum kalacaklar.
Bizim üzerimize nasıl yansır, bilemiyorum.
Ama Gazze’ye yakın oldukları kadar biz de onlara o kadar yakın olacağız.
Gazze'den uzak oldukları kadar biz de onlardan o kadar uzak olacağız.
Çünkü Gazze kokmayan, kan kokar.
Mehmet AYDIN