• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...

Naşit Tutar

Gazze, 139 gündür bombardıman altında… İşgalci israilin Gazze’ye attığı bombaların etkisinin Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarının etkisinden çok daha fazla olduğu söyleniyor. İsrail, tüm insanlığın gözleri önünde, İslam coğrafyasının bir bölgesini yok ediyor. Gazze, çoktan harabe bir şehir haline getirildi. İşgalci israil saldırılarında şehid edilen çocukların sayısı on bir bini, şehid edilen kadınların sayısı yedi bin beş yüzü geçmiş durumda…

Savaşın başlamasından bu yana herkes kendi safını belirledi. Başta ABD olmak üzere neredeyse tüm batılı devletler gerek devlet ve hükümet başkanları gerekse de bakanlar nezdinde bizzat işgalci israile giderek desteklerini sundular. Bu apaçık bir şekilde işgalciye her türlü katliam, yıkım, soykırım için yol vermekti. Buna karşın İslam ülkelerinin liderleri, İslam İş birliği Teşkilatı şemsiyesi altında, savaşın başlamasından tam 37 gün sonra ancak toplanabildi ve dişe dokunur bir karar almadan dağıldı.

Herkes kendisine yakışanı yapıyor elbette… İşgalci israil ve batılı ülkeler, Gazze halkı gibi iman sahibi, her açıdan İslam’ı yaşayan, işgalciye karşı tüm imkansızlıklarına rağmen savaşan ve işgalcinin bölge üzerindeki hesaplarını yaşama geçirmesini engelleyen bir milletin varlığını kendi bekaları için tehdit olarak görmekte, bu nedenle yok edilmesini istemektedirler. İslam ülkelerinin kukla yöneticileri de işgalciyle sürekli savaş halinde olan Gazze halkının varlığını kendi iktidarları açısından mide bulandırıcı olarak algılamakta, bu nedenle HAMAS’ın yok edilmesine üstü örtülü destek vermektedirler. Tüm bunlardan dolayı işgalci israil azgınlaştıkça azgınlaşıyor, vahşileştikçe vahşileşiyor, kudurdukça kuduruyor.

Bir halk yok edilmenin eşiğindedir. Bir halk, topluca bir katliama uğramakta, canını kurtarabilenler de açlığın pençesinde ölümü beklemektedir. Bir halk, kendisini parçası olarak gördüğü İslam ümmetinin gözleri önünde soykırıma uğramakta, her gün onlarca şehit toprağa verilmekte, çocukların parçalanmış bedenleri ekranlardan tüm dünyanın kör gözlerin sokulmaktadır.

Tüm dünya, ama özelde İslam dünyası Gazze halkıyla birlikte bir imtihana tabi tutulmuş durumdadır. Gazze halkı onuruyla, şerefiyle, cesaretiyle, kahramanlığıyla, yakini imanıyla, yaşadığı tertemiz İslam’ıyla, cihad ruhuyla ve tüm yalnız bırakılmışlığına rağmen Allah’a tevekkülüyle bu sınavı başarılı bir şekilde vermektedir. Peki ya İslam dünyasının geri kalanları? Ya bizler? Ya İslam ülkelerinin iktidarlarını işgal eden satılmış ve uşak yöneticileri? Bizler bu imtihanın neresindeyiz? Ne yazık ki hiçbir yerinde değiliz ve üzülerek söylemek gerekir ki imtihanı çok kötü bir şekilde kaybediyoruz. Atılan sloganların ve hamasi söylemlerin Gazze’ye ve Gazze halkına hiçbir faydası olmuyor. ‘Gazze halkı yalnız değildir’ söylemleri, Gazzelilerin yalnızlığını gidermeye yetmiyor. ‘Kahrolsun israil!’ diye bağırmakla israil kahrolmuyor ve katliamlarına ara vermiyor.

‘Gazze kırmızıçizgimizdir’ diyenler, daha kaç çocuğun parçalanmasıyla, kaç kadının katledilmesiyle, kaç binanın yerle bir edilmesiyle; açlıktan, soğuktan, susuzluktan hayatını kaybeden kaç bebeğin daha ölmesiyle, kaç hastanenin bombalanmasıyla çizginin ihlal edildiğini kabul edecekler? İşgalci ihlal etmediği hiçbir çizgi, çiğnemediği hiçbir kutsal bırakmadı. Irzlar çiğnendi… Namuslar heder edildi… harim-i ismete girildi… İslam ümmetinin onuru, şerefi, izzeti ayaklar altına alındı.

Ayağa kalkmak, silkinmek, Gazzeli kardeşlerimizin bilfiil yanında yer almak, gerekirse askeri destek vermek, kısacası işgalci israile anlayacağı dilden cevap vermek için işgalcinin daha ne yapmasını bekliyorsunuz? Söyleyin, neden korkuyorsunuz? ‘Onların da istediği bu. Bizi savaşa çekmek, böylece Türkiye’nin yükselişine engel olmak istiyorlar. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz’ diye mi düşünüyorsunuz? Bilin ki, onların tuzağı varsa, Allah’ın da tuzağı vardır.  Şüphesiz “Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal Suresi, 30)