• DOLAR 34.653
  • EURO 36.366
  • ALTIN 2925.312
  • ...

Yıl 1987. Caddenin sonunda Hristiyanlar için kutsal sayılan Saint Paul kuyusunun bulunduğu, bir panayır gibi geniş çaplı sergilerin açıldığı, gıda ve küçükbaş hayvanların satıldığı, oldukça hareketli ve gürültülü alanda, satıcı da alıcı da nasibini arıyor.
Caddede, sebze ve meyve çeşitleriyle dolu olan at arabaları, buram buram tüten kokoreç tezgahları, akciğerden yapılan tantuni tezgahları, tavuk taşlığından yapılmış fındık lahmacunlar, canlı tavuk kafesleri, kaldırımda bir ağaca bağlanan küçükbaş hayvanlar, kenarda boş bir yere sepette dikenli incir satan teyzeler, üç zincirli metal kefe terazilerde tartılıp satılan taze köy peynirleri tezgahlarında bekleyen Yörükler. Tavukçu ve balıkçılar tezgahlarındaki ürünlerine, devamlı buz takviyesi yapıyorlar. Caddenin başında kaldırımda, körüklü, üç ayaklı fotoğraf makinesiyle vesikalık resim çeken foto Mahmut bekliyor. Kaldırımda, ağaca astığı renkli düz bir bezin önüne koyduğu tahta sandalyede oturtup resminizi çekiyor. Çektiği resmi bir hafta on güne ancak alabiliyorsunuz. Cadde boyunca Saint Paul kuyusuna kadar sıra sıra dizilmiş dükkanlar bulunuyor. Arpacı Salah, her zamanki kimi dükkânın önündeki at arabalarına, hamallarla yükleme yapıyor. Arpacı Salah'ın okuma yazması olmadığından hesap kitap işlerini muallim Kasım Bey yapıyor. Muallim maaşıyla kira bile ödenmediğinden, Muallim Kasım Bey ders çıkışı ek iş olarak Arpacı Salah'ın yanında katiplik yapıyor.
Tabelacı Kurtuluş elindeki fırçayla sac tabelalarını boyuyor. Yan tarafındaki aile sinemasının 14-15 yaşlarındaki tellalı 'Cüneyt Arkın'ın, Sürgündeki Adam filmi' bu akşam sinemada gösterimde diye bağırıyor. Kasaplar kelle ve sakatatları, demirden yapılmış kancalara dizmişler. Saint Paul kuyusuna ziyarete gelen turistler, özellikle kancadaki kellelerin ve sakatatların resmini çekiyorlar. Kasap Kaya; bu ecnebilerin bu kellelere ilgisi nedendir diye merak edince, yan tarafta bedesten çarşısında tezgahtar olarak çalışan, İngiliz Ahmed'i çağırıyorlar. İngiliz Ahmed'in İngilizcesi 'what is your name?' cümlesinden ileriye gitmeyince turistlerin kelle ve sakatat merakını öğrenemiyoruz.
Kasap Kaya bu mesele burada bitmez deyip, Almanya'ya bir akrabasına bu konuyla alakalı mektup yazıyor. Altı ay sonra mektubun cevabı gelince merakımız bitiyor. Almanya'da açıkta kelle, sakatat, balık, tavuk satmak yasakmış. Bu tür ürünler kapalı soğuk dolaplarda muhafaza edildiğinden, turistler kancalara asılan kellelere şaşırıp resim çekiyorlarmış. Günler birbirini kovalarken, güzel bir ilkbahar günü caddede bir dedikodu dolanıp duruyor. Nalbant İsmet amca, nalbantlığı bırakıp araba lastiği dükkânı açmayı düşünüyormuş.
Caddenin hepsi İsmet Amcayla alay ediyor, Çaycı Kasım önüne gelen herkese, sağı solu kolaçan edip, fısıldayarak; benim teşkilatta asker arkadaşım var, bir yıla kadar petrol tükenecek, bu motorlu araçların hepsi hurdalığa çıkacak diyor. İsmet Amca dükkânı lastik bayisine dönüştürdü. Harbiden delikanlı adammış, cadde esnafını gezip dedi ki; kendinizi yenileyin. Yakında bu at arabaları, tablalar şu karşıdaki müzeye konacak, haberiniz ola.
Aradan 36 yıl geçti. Bir cuma günü, mesai saati bitiminde, caddede, Arnavut taşlarıyla döşenmiş kaldırımda yürüyorum. Her şey değişmiş. Karşı tarafta bulunan müzenin bahçesinde at, eşek arabaları ve hamalların semerleri sergileniyor. Önümdeki binanın 12. katından dışarıdan kurulmuş bir asansörle, ev eşyaları taşınıyor. Değişmeyen tek şey, arkamda Cumhuriyet meydanında her cuma mesai bitiminde şehrin bandosunun, 100 yıldır çaldığı İstiklal Marşı. Dükkânlar mükemmel dizayn edilip, yenilenmiş. Vitrinler baş döndürücü bir güzellikte. Ama cadde ve dükkanlar bomboş. Değişim, değişimin hızına yetişemediğinden, tüm iş yerlerine 'devren satılık' yazıları asılmış. Sanal alışverişin getirdiği rekabet, değişim, kapıya kadar hizmet, bol çeşit, aldatılmanın minimum seviyeye indiği yeni ticaret modeline ayak uyduramayan esnaflar, iş yerlerini devrediyor. Caddenin ortasında bulunan eski nalbantçılar çarşısının yerine yapılan dev binanın önünde duruyorum. Rahmetli İsmet amcanın torunlarının işlettiği, önünde onlarca kargo firmasının ülkenin her tarafına araba lastiği sevkiyatı yaptığı, ön cephesinde İsmet amcanın siyah beyaz resmi ve altına mermere işlenen, 36 yıl önce söylediği bu söz dikkatimi çekiyor: 'YENİLENMEYEN YENİLİR'.

EBUBEKİR ATASOY