Acılı yürek: Fatma Anne
Bismillah…
Yürekleri dağladın be Fatma anne! Kor ateşler bıraktın yüreğimize.
“Kokuları sizlerin üzerinde yavrularımın, kuzum davet mi ettin bunları?” deyince.
Bak, misafirlerin gelmiş Saidler’in, Selahaddinler’in diyarından.
Kucaklamıştın Hür Neferleri, Yum Baba’nın yurdunda.
Adaletle şahitlik edenler olmak için yola koyulan Peygamber Sevdalılarına
Yiğitçe, umut pencereleri açmıştın.
“Maraş mezar olmadan düşmana, Gülizar olmaz.” nidasıyla.
Muhammedi muştuya arka çıkmayı şiar edinmiştin, korkusuzca.
Birleştiriciydin daim sen, kucaklardın herkesi.
Tekfir etmezdin kimseyi, gözettin hep uhuvveti.
Güler yüzünle Maraş’ta dokurdun muhabbeti.
Hür kadrolarla beraber, gayendi ümmetin vahdaniyeti.
Kırmıştın zincirleri, kurtulmuştun prangalardan,
Beriydin, korkunun ve metanın tutsağı olmaktan.
Çağlayancerit’ten Avşin’e, Elbistan’dan ta Göksun’a.
Mefkureyi yüklenmiştin, Himmet Baba’nın torunlarına ulaştırmaya.
Ah be! Nusrettin Başkan,
Daha nice yapacak işlerin vardı oysa.
Yollara revan olacaktın. Yürekten bir selamla, gönüllere dokunmaya.
Tüm badire ve karalamalara rağmen; bıkmadan, usanmadan…
Engizek’ten Nurhak’a, en ücra yerlere kadar,
Davayı anlatacaktın, çatlamış dudaklara bir yudum su olmak adına.
Ümmete sevdalı güller yetiştirecektin, Rabia Ablamızla beraber.
Hayriye Zişanlar, Zeynep Şevvaller, Yasinler, Abdulkerimler…
Lakin,
Güllerin soluverdi, mahzun ve acılı yürekler geride kalıverdi.
İmtihandan geriye, ‘innallahe me’essabirin’ payımıza düşüverdi.
Bağrı yanık Bilal abi,
Dağlıyordu yaramızı şu satırlarla:
“Roj taribu, bu weke şev. (Gün gece gibi karardı.)
Tina şuxulé da ku birev. (Kaçmak için gayret edildi.)
Birîn kure nagîje hev. (Yara derindir kapanmıyor.)
Ziman werimî nakeve hev. (Dil yara aldı ağza girmiyor.)
Evet. Fatma Anne, sabrı dokumuştun benliğine.
Kuzularının kabri başında, gözyaşları içinde.
“Zaten şehit gibi yaşadı, Nusrettin’im” diye.
“Her gün el açardın ya, Rahman’a: İsa’ya, Musa’ya, Hızır’a yoldaş olsun diye.”
‘Rabbim, Nusrettin abimize, eşine, çocuklarına ve bu zelzelede vefat edenlere rahmetinle muamele eyle.
Bizleri bela ve musibetlerden payına düşen ders ve ibretleri çıkaran, tam bir teslimiyetle teslim olanlardan eyle.
Hiçbir zaman umutsuz, bitap düşen, yerinden kalkamayanlardan eyleme.
Her zaman umutla, sebatla Rabbinden mağfiret dileyenlerden eyle.
Hak yolda, istikamet üzere ayaklarımızı sabit kıl.
Azamet, güç ve kudret ancak sana mahsustur, Ya Rabbim.’
Abdullah Serékaniyé