Vakit Birlik Vaktidir!
Müzeyyen Durmaz
Az biraz gündemi takip eden biriyseniz, İslam’a olan kininden geberenlerin, ötesini berisini düşünmeden, İslam’a her yönden, yoğun bir saldırıya giriştiklerinin az çok farkındasınızdır.
Başörtüsü düşmanlığını hortlatan diziler bir yandan...
Bir şahsın henüz herhangi bir sonuca varmamış davası üzerinden, cemaatler kapatılsın diye veryansın edenler bir yandan...
Meclis kürsüsüne çıkıp Allah’ın ayeti olan başörtüsünü ayaklar altına atan bir yandan...
Profesör diye geçinen sapıkların, canımızı yollarında kurban vereceğimiz Peygamberlerimiz ve pak anne-babaları hakkında iğrenç iddia ve iftiraları bir yandan...
Hangi birini söyleyeyim? Küfür adeta bir vücudun azaları gibi birleşmiş ve Müslümanlar üzerinden Aziz İslâm’a saldırıyor. Kimi tekme atıyor, kimi çelme takıyor, kimi tokat atıyor, kimi çatallı diliyle küfür ediyor, kimi fitne yayıyor...
Ne yaparlarsa yapsınlar hepsinin aynı kaynaktan beslendiği, aynı akıldan emir aldığı o kadar belli ki...
Günlerdir bu ve daha fazla konu üzerinde konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor... Ben bu detaylara çok girmeyeceğim.
Mesela toplum içerisinde, çok küçük bir azınlık hariç, hemen herkes tarafından başörtüsünün en çok kabul gördüğü ve hoşgörü ile karşılandığı bir zaman diliminde başörtüsü düşmanlığını hortlatmaya çalışmanızın sebebi nedir diye sormayacağım.
Kadın haklarını savunmak için bu kadar yanıp tutuşuyor iseniz, Afifa Sıddıqi’nin haklarını savunmak için ne yaptınız diye sormayacağım.
Bir kişinin henüz ispatlanmamış, mahkeme süreci devam eden suçu üzerinden özelde bir camiayı ve genelde İslam’ı hedef tahtasına oturtmanızın hukuki boyutlarına ve parti, dernek, vakıf içi fecaatlerinize hele hiç girmeyeceğim, çünkü çıkamam.
Başörtüsünü meclis kürsüsünden atan aktrise; bu başörtüsünü sana hangi karşı görüşlü siyasi parti ya da şahıs dayatmıştı da tepkini bu yolla belirttin? Daha doğrusu hangi senarist bu trajik rolü sana biçti demeyeceğim.
Bakın, A’raf suresinde hangi gerçeği bildiriyor bize Rabbimiz... “Şeytan dedi ki: (Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için Senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.”
Şeytan azgınlık ettiğinin farkında ve bunu itiraf ediyor. Şeytan Rabbin yolunun dosdoğru bir yol olduğunu da biliyor ve itiraf ediyor. Ne yapıyorsa bilerek ve isteyerek yapıyor. Tıpkı yolundan giden zavallılar gibi...
Şimdi gelelim asıl meseleye...
Son olarak, kimin vekili olduğu belli bir şahıs, elinde bir kağıtla çıktı meclis kürsüsüne. Üzerinde çeşitli İslami kuruluş, cemaat, dernek, vakıf, STK isimlerini bir araya topladığı bir kağıt ve o isimler üzerinden İslam’a hadsizce bir saldırı daha...
Şaşılacak bir şey yok aslında. Küfür cenahının rutin faaliyetlerinden biri...
Fakat sonrasında gördüklerim Vallahi midemi bulandırdı. Ümmetin hiçbir ortak sorununda hatırı sayılır bir ses çıkarmayan, birlik olamayan birçok cemaat, vakıf, dernek, neşriyat aslan kesilmiş! Ve herkes kendi camiasını savunuyor!
Bizim camianın şu kadar yıl, şu kadar emeği var bu ülkenin evlatlarına... Bizim adımız şimdiye kadar hiçbir yanlış işle anılmamış... Bize bu iftirayı atanın Allah belasını versin... Biz hukuki süreç başlattık, kamuoyuna duyurulur...
Biz, biz, biz... Yahu kimsiniz siz? Kimiz biz?
Tek tek hiçbiriniz, hiçbirimiz karşı cenahta lokma olmaktan öte bir anlam ifade etmiyoruz ve eminim bu bahsini ettiğim hezeyanlara gülüp eğleniyorlar... Neden mi? Bizim göremediğimiz büyük resmi onlar elinde tutuyorlar da ondan!
O kâğıtta yazılanlar tek tek bir cemaat ya da bir vakıf ismi değil! Hepsini bir araya toplamış ve hepsi üzerinden İslam’a saldırıyorlar. Görmüyor musun kardeşim? O kâğıtta koskoca İSLÂM yazıyor!
Onlardan evvel biz bütün farklılıkları, bütün ihtilafları bir kenara koyup, ortak değerlerimiz üzerinden bir araya gelip, adımızı bir kâğıt üzerine yazıp, altına imzamızı atamaz mıydık? Bu vesileyle küfrün kalbine hançer sokmaktan bizi alıkoyan nedir?
Bakın, birbirinden farklı olan isimlerimiz bir kağıt parçası üzerine sığıyor. Ama bir Allah’tan, bir Rasulullah aracılığıyla gelen dinimiz Aziz İslam çerçevesinde bir araya gelmekten aciziz! Bir araya gelmeyi bırakın, harici düşmanlar bitmiş gibi birçok şahıs, birçok camia işi gücü bırakmış reddiyeler diziyor...
Doğru notayı ben tutturdum, diğerleri hala arıyor diyen Nasrettin Hoca gibi hepimiz bir nota, bir yol tutturmuş gidiyoruz...
Bir vücudun azaları gibi olun diye emredilen Müslümanlar bizler değil miyiz yoksa? Şimdi İslam sancağı altında toplanma vakti değilse bu vakit daha ne zaman gelecek acaba?
Velhasıl... İslami camialar olarak birinci gündem maddemiz ümmetin vahdeti olmazsa eğer İslam bizim elimizle daha çok darbe alacaktır... Zira bu halimizle İslam’a en çok zararı veren, en ağır darbeyi vuran Vallahi, Billahi ve Tillahi yine biz Müslümanlarız!
Bir İslam düşmanının elinde tuttuğu bir kâğıt parçasıyla dahi bu gerçeği bize hatırlatıyorsa Rabbimiz, lütfen artık bir şeyleri sorgulayalım, bazı şeylerin idrakine varalım, bazı küçük meseleler uğruna en büyük değerimiz vahdetten geri durmayalım.
Kardeşlerim! Naçizane hatırlatmak istedim...