Tavizsiz bir hayat: Fadıl Şani
Fadıl Şani, Mazıdağı'nda Mala Sofi Hüseyn Ailesi olarak bilinen geniş çevresi olan, saygın bir ailedendir. Hacı Hüseyn ailesi tarikat ehli, dindarlıklarıyla bölgede bilinen, sevilen bir ailedir. Kardeşlerin en küçüğüdür tüm ilginin, sevginin odağıdır. Annesi o dönem kara yoluyla hacca giderken Basra'da trafik kazasında vefat eder. Böylece küçük yaşta öksüz kalır. Genç, sempatik, yakışıklı, gezmeyi seven deyim yerindeyse yaşamasını, hayattan keyif almasını bilen biridir. Ailesinin tüm telkinlerine rağmen dinle, diyanetle çok bir ilgisi yoktur. Fotoğrafçı ve bakkal dükkanları vardır tüm gününü çarşıda geçirir, nerdeyse çarşıda büyümüştür denilebilir. Yer yer kahvelerde duman altlarında, okey masalarında öldürür zamanını, gençliğini..
Mazıdağı'nda, ailesinin Kambera denilen yerde türlü türlü meyve ve sebzenin yetiştiği suyu bol bir bahçesi vardır. Babası Hacı Ramazan bu bahçeyi çok sever günün büyük kısmını bu bahçede geçirir. Yine bir gün bahçede ağaçlarla ilgilenirken, bir ceviz ağacından feci bir şekilde düşer ve vefat eder. Anne ve babasını aniden kaybetmenin derin sarsıntısını yaşar; artık hem annesiz hem de babasız hayata tutunmaya çalışır. Hayat tüm zorluklarıyla üstüne üstüne gelir. Babasını kaybetmesi onu derinden etkiler. Hayatı daha bir sorgulamaya, yaşamını gözden geçirmeye başlar
Dükkân komşuları ve aynı zamanda yeğeni olan kendisinden yaşça küçük Şehit A. Vahap Hoca ve rahmetli Halil Tutak'ın ilgisiyle bölgede yeni yeni gelişen davayla tanışır. Onların İslami yaşamlarından, tatlı dillerinden, güzel ahlâklarından çok etkilenir. Rahmetli Necat’ın çay ocağında Şehit Selahattin’in tefsir ders halkalarının müdavimi olur; kısık ateşte pişen demli çay eşliğinde.
Kendisinde de kitap okumaya, yazmaya, edebiyata bir düşkünlük vardır. Bölgede Şehit Selahattin’in rahleyi tedrisatından geçen İslam davasının sağlam fertleri gün be gün yetişir. Talebe Kitap Kırtasiye adeta tebliğ vazifesi gören bir fabrikaya dönüşür: Samimi dava adamlarının yetiştiği bir fabrika. Şehit Selahattin'in fedakarlıkları, olayları çözümlemedeki zekası, samimiyeti, bilgisi, kabiliyeti, yakın ilgisi onu çok etkiler. Tebessüm eden simasını görmek, tatlı dilinden nasiplenmek, sohbetinden feyizlenmek için adeta bahaneler arar. Şehit Selahattin'e olan sevgisi şu dizeleri döktürür yüreğinden:
Ey hayaline kanaat ettiğim dostum
Bilesin taa başından
Bir sana, bir de namına vuruldum
Hizmet aşkını senden öğrendik
İmanımız köreldi mi? Hep sende bilerdik
Aşkı, sevgiyi, muhabbeti…
Seninle hayalde de güzel
Beldeler güzeli Mazıdağı’nda
Özlemişsindir? Bir volta atalım çarşısında
Aaah! Ne de güzeldi bayramlar, hasret diyarında
Hani sohbetler ederdik, ikinci kat çay ocağında
İslam davasıyla tanışması onda ve eşinde baştan başa müthiş bir değişim ve dönüşüme vesile olur. Bölgede birçok ailede olduğu gibi örgütün baskısıyla çevresi onu davasından vazgeçirmeye, arkadaşlarından uzaklaştırmaya çalışır; fakat o ve eşi davalarından en küçük bir taviz bile vermezler. İslam davası bütün benliklerine işlemiş, bütün hayatları dava olmuştur, defalarca kavgalara tutuşmuş, tehdit edilmiş, yaralanmış, evi makinalı tüfeklerle taranmış bu onun davaya olan samimiyetini ancak pekiştirmiştir.
Doksanlı yıllarda ticaretle uğraşmış, işlerini düzene koymuş; her seferinde ya tutuklanmış ya da zorlu hicret hayatı yaşamak zorunda kalmıştır. Yirmi sekiz şubat zulmünden pay almış, 2001 yılının Eylül ayında Şehit Selahattin'e çok yakın bir yerde yakalanmış, gözaltında feci işkencelere maruz kalmıştır; zaten KOAH hastasıdır bu işkenceler hastalığının artmasına yol açmış adeta nefes alamaz duruma gelmiştir. Hastalığı onu cezaevinde alternatif tıp üzerine çalışmaya itmiş, bu alanda epey kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Bu şekilde yıllarca cezaevinde büyük bir sebat ve direniş göstermiş, bahaneler üretmemiş, davasından en küçük bir geri adım atmamış, dava arkadaşları için en dar zamanda yamacına sığınılan bir dağ olmuştur. Eşi ve tek çocuğu cezaevinde onu yalnız bırakmamış bu zorlu günlerde hep yanlarında olmuş, kendisine moral kaynağı olmuşlar. Hastalığı epey ilerlemiş bir şekilde cezasını tamamlayarak cezaevinden çıkmıştır. Bu imtihanı da başı dik bir şekilde tamamlamıştır.
Bazı insanlar vardır görülünce davayı hatırlatır, yüzlerinde bedel ödemişliğin acı çizgileri vardır, kendilerine özel bir hayatları yoktur, dava için tüm hayatlarını taşın altına koymaktan imtina etmemişlerdir. Dağ misali hiçbir zorluk, hiçbir imtihan onların davalarına olan bağlılığında en küçük bir sarsıntı meydana getirmemiş aksine onları daha da kavileştirmiştir. İşte Fadıl abimiz onlardan biriydi 25.07.22 Pazartesi günü İzmir’de vefat etti.
Allah Fadıl Abimize rahmet etsin, mekanı cennet olsun.
İSMAİL DURMAZ