• DOLAR 34.653
  • EURO 36.428
  • ALTIN 2933.203
  • ...

Uzun süredir Koronavirüs ile iç içe yaşıyoruz. Hayatımızdan bazı şeyleri aldığı gibi kimi güzellikleri de katmıştır. Her ülkenin kendine göre ya da bazı ülkelerden aldığı tecrübe ile bir şekilde mücadele sürecini devam ettiriyorlar. Bu virüs milyonlarca insanın vücuduna girdi. Bağışıklık sistemi bir şekilde onu da tanımladı. Toplumlar da artık onunla yaşama konusunda korku yerine olağan bir virüs gibi algılama konusunda bağışıklık kazandı.

Virüsün başlangıcında temel mücadele yöntemi Maske, Mesafe ve Temizlik idi. Özellikle bunu öne süren karar vericilerin tam bir tedbir almadığını da görmüş olduk. Bu konuda da temel saik hayatı durduramama ve ekonomik gerekçe ile izah edilmeye çalışılması idi.

Toplu etkinliklerin birçoğu yasaklanmasına rağmen akıl tutulması anlamında birilerine nazire yaparcasına lebaleb kongreler yapıldı. Ulaşım araçlarının çoğu tıka basa dolu idi. Alışveriş merkezleri bu süreçte daha fazla dolup taşmaya başlamıştı. Lokanta ve Cafeler kapatılmasına rağmen fabrikalarda yüzlerce kişi çalışmaya devam ediyordu.

Özellikle bir kesim ta virüsün başlangıcından itibaren suçu dindarlara yükleme konusunda ellerinden geleni yapmakta tereddüt etmiyordu. Hacıların virüsü getirdiğini iddia ediyorlardı. Camilerin daha çok virüsü bulaştırdığını iddia ediyorlardı. Geriye dönüp baktığımızda mesafeye en çok uyulan yerlerin başında Camilerin geldiğini belirtmek gerekiyor. Abartılı bir şekilde bir süre Cuma namazı bile kılınmadı.

Deneysel sıvılar ile de bir şekilde virüs ile mücadele devam ettiriliyor. Gelinen süreçte maskelerin artık bir işlevinin fazla kalmadığı, mesafelerin kısaldığını müşahede ediyoruz. Geriye temizlik kalıyor. Tedbir açısından bize katkı sağlayan temizliktir diyebiliriz.

Mesafe konusunda hala şokunu atmadığımız, alışamadığımız, artık bir anlamının kalmadığını düşündüğüm Camide Cemaatle namaz kılmadaki bu garabetin de artık son bulmasının vakti çoktan geçmiştir.

Düğünlerde el ele tutuşulduğu, siyasi partilerin halk ve esnaf ziyaretlerinde iç içe konuşmaları, oturmaları, tokalaşmaları, 
Sözde yaz etkinlikleri adı altında yapılan konserler,
Partilerin ara sıra yaptığı toplantı ve kongreler,
Ulaşım sorununun giderek katmerleşmesi ve araçlar içindeki yoğunluk,
Taraftarların onlarca dakika yan yana durup tezahüratlarda bulunması ve buna benzer etkinlikleri göz önünde bulundurduğumuzda çoğunlukla 5 dakikayı geçmeyen cemaatle namaz kılmanın sünnete uygun hale getirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Buradan mesafeli namaz konusunda hala direten, ölü taklidi yapan, kulağının üzerine yatan Diyanet işleri başkanı ve karar mekanizmasının kararını gözden geçirmesini ve yeniden safların sık tutulması adına karar vermesini bekliyoruz. Onlar bu noktada tereddüt ediyorlarsa İmamların mesafeli namaz dayatmasından vazgeçmesini bekliyoruz. Yoksa Cami Cemaati gerekeni yapmalı ve safları sıkı tutmalıdır.

Artık bu virüsten kaçışın olmadığı, vücudumuzun bağışıklık kazanması için onu tanımlamasının gerektiği gün gibi ortada iken ve insanların çoğunluğu da bu hastalığı geçirmişken, hiçbir gerekçesi kalmayan mesafeli namaz uygulamasından vazgeçilmelidir.

Tedbir ise her yerde olmalıdır. Artık mesafeli namaz "Vebal" ile de açıklanmayacak hale gelmiştir. Bu işe vebal diyenler bile kendi hayatlarına baktığında bunun bir karşılığının olmadığını görecektir. Hala tereddüt içinde olan varsa mesafeli namaz kılmaya ve tedbirlerine her yerde uymaya devam etsin.

Ancak İmamların "Kıymetli Cemaat, Safları Sıklaştırın!" demesinin vakti çoktan geçmiştir.
Haydi Ya Allah!

Ayhan Erkmen (Konuk Yazar)

Diğer Köşe Yazarları