ESERLERDEN ESİNTİLER / FITRAT PEDAGOJİSİ (2. Bölüm)
FITRAT PEDAGOJİSİ (2. Bölüm) – HATİCE KÜBRA TONGAR
Oyunun çocuk yaşamında ekmek gibi, su gibi önemli bir etkiye sahip olduğunu belirten yazar, her ebeveynin çocuklar için doğal oyun ortamı hazırlaması gerektiğini belirtir. Ağlama konusuna da değinen yazar, ağlamayan gözün tehlikesini Necm Suresi 60. ayette belirtir ve ağlayan kişinin Resulullah (SAV) tarafından övüldüğünü belirterek şu sonuca varır: ağlamak zayıflık değil, bilakis rahmettir. Ağlamak, çocuğun en kadim rahatlama aracıdır. Ağlayan çocuğa sebebini sormak ve onu susturmak için baskılamak yerine, ona yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz.
Kardeş kıskançlığının temelinde bir kardeşin diğerine nazaran kendini eksik ve ötelenmiş hissetmesinin yattığını belirtir yazar. Çözüm önerisi ise yeni bebeği kırılacak bir vazo gibi bakmamak, abi ablaya da yeni statülerini tanıtmak ve sevdirmektir. Kavgalarda da müdahil olmanın fayda değil, zarar getirdiğini belirtir. Çocuğu aşağılayan veya beddua eden annelerin, çocuğunu öğrenilmiş çaresizlik girdabına attığını belirtir yazar. Bu yönden çocuğu etiketlemenin zararlarını gözler önüne serer.
Mahremiyet eğitimine bedensel farkındalık ve özerklik kazandırma ile başlanacağını ve çocukla iletişim kurarken onayını almakla yol alınacağını, mahrem yerler ve zamanları Nur Suresi, 58 ve 59. Ayetlerde belirlenen sınırlarla muhafaza edilmesi gerektiğini söyler. Çocuk çıplak dolaştırılmaz zira, herkesin önünde giyindirilmez. Mahrem yerlerinden sevdirilmez, müsaade edilmez. Belli bir yaştan sonra üstünde bir elbiseyle yıkanılır. Bir yaştan sonra izin alarak odaya girmek zorundadır. Mahremiyetten mahrum olunan ve her türlü saldırıya açık bir hale gelinen çağımızda bu kurallar, hem çocuk, hem de aile hayatı için önemlidir.
Çocuğun hatalarını yüzlerine vurmanın yetersizlik, değersizlik, suçluluk ve öfke duygularını yaşama tehlikesini belirtir yazar. Çocuklar hayal ile gerçeği ayırt edemedikleri için hayalinde yaşadıklarını gerçek sanrısıyla aktarır. Ebeveyn bunu yalancılıkla etiketlerse çocuğun kendinden şüphe duymaya ve gelişimini sekteye uğratmaya kadar varan tehlike bizi karşılar. Yalan söylediği için utanan ve suçluluk duygusuyla annesine öfke duyan çocuğun güven bağı da tahrip olur. Anne-baba çözüm olarak, çocuğa kendi gibi olmasına izin verecek, savunma mekanizmalarına muhtaç etmeyecek denli rahat ortam sunmalı, kusurları setrederek duyarlı ebeveynliğin kapısını aralamalıdır. Zira kusurları setredenin, kusurlarını setreder Rabbimiz.
Öte yandan çocuğuna beyaz-pembe ayırt etmeksizin yalan söyleyen veya yalan vaatte bulunan ebeveyn de çocuğun hem güven duygusunu tahrip eder, hem ona kötü örnek olur. Aynı zamanda tutarlılığı da zedelenir. Bir insanın anne babasına güvenememesi kadar acı bir tablo yoktur zira. Bu öylesine bir domino etkisi yaratır ki çocuğun önce kendine, sonra çevresine, maazallah yaratıcısına dahi güvenle bağlanamamasına sebep olacaktır. Çağımızın kanayan yarası…
Çocuk, insan için bir nimettir. Bu nimete Allah’ın istediği şekilde ve işaret ettiği yolda yürüyerek şükredilir. Çocuk yetiştirmek, bugünün değil, yarının inşasıdır. Bu sebeple akıllı ebeveyn, tohumda ormanı görendir. Etkili ebeveynlik için duanın rolü önemlidir. Çocuğun dışsal güdülendiği ve ödülle boğulduğu bu çağda yapılabilecek en iyi içsel güdüleme aracı, duadır. Ama dua ederken dünyevi başarı değil, uhrevi başarı öncelenmelidir. Dua etmede de örneğimiz olan Resulullah (SAV), çocuklara dua ederken bereket, hayır ve hikmet üzere dua etmiştir.
Çocuk yetiştirmede en önemli kurallardan biri de zamanın şartlarına uygun ebeveyn olmaktır. Hz. Ali’nin veciz ifadesiyle kendi zamanınıza göre değil, çocuğu kendi zamanına göre eğitmek gerekir. Ağacı kendine eğmek değil, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak olmalı maksat. Bunun için de adetlerin kulağımıza fısıldadığı ama ayetlerin hayır dediği şiddet ve nefret davranışları, bakış açıları terk edilmelidir.
Kaygı araçlarından mahrum ve geniş ailenin mamur olduğu, bilginin az ama doğallığın çok olduğu iki nesil öncesi çağda, çocuklar da doğal yollardan eğitiliyordu. Mahalle kültürüyle bezenmiş, komşuluk ilişkilerinin canlı olduğu bir önceki neslin de çok sıkıntı çekmediği malumdur. Ancak modern zamanın apartman sitelerinde yalnızca ‘annelik’ yapmaya çalışan günümüz annelerini büyük zorluklar kuşatmıştır. Dört duvar arasına sıkışan çocuğuna sınırlar koyan bir kişiye dönüşmüş, pandemi süreciyle daha da katmerlenmiştir bu profil. Bu annelerin en çok ihtiyaç duyduğu şey, “bir işi bitirdiğinde diğerine koş” sırrınca rol değişimi yapmalarıdır. Yani annelik pelerinini bir kenara asıp bazen eş, bazen komşu, bazen gelin, bazen arkadaş kıyafetini giyebilmelidir. Eşine karşı şehvet-şefkat dengesini iyi ayarlayabilmelidir. (Aynı şey, babalar için de geçerlidir.) Burada ölmek üzere olan komşuluk ilişkilerini canlı tutmanın önemine değiniyor yazar. Bazen ilk adımı kendisi atmalı ve komşuya güven ortamını kendisi oluşturabilmelidir. Bu hem kendisi, hem çocuğu, hem de yakın çevresi için mühimdir.
Öte yandan sıla-i rahimin önemini anlamak gerekir. Zira birçok uyaranla karşılaşan çocuk çoklu zeka gelişimini yakın akrabalarıyla daha da zenginleştirir. Zira her insan ayrı bir alemdir ve yakın çevresinde bu denli renk cümbüşü, çocuğun hayata tek yönlü bakma sığlığından kurtarır. Kurulan bağla, akrabalık bağının canlanacağını da bilmelidir. Beli bükülmüş ihtiyarlar ve süt emen çocukların bir arada yaşadığı yere rahmet iner. Hem istikbal, köklerdedir. Büyük bir köksüzlük selinden yegane kurtuluş reçetemiz, muhabbetin harmanlandığı aileyi ayakta tutmakla olur.
Ailenin önemini anlatan, çocuk sevgisini ihya eden her eser değerlidir. Kur’an ayetlerine pedagojik açıdan yaklaşan ve her bir tavsiyesi kulağa küpe olunacak denli kıymetli olan bu eseri, yüreği çocukları için atan her ebeveyn okumalı. Yazarının bunca işi arasında ihmal etmediği, örnek olduğu, takdir edilesi annelik gayretinin ihlas ile devam etmesini diliyorum.
Ele aldığımız konularda konuşunca iddialarından sınanmaktan mı, bereketinin kaçmasından mı, nazardan mı, “bilen söylemez, söyleyen bilmez” kaidesinden midir bilinmez, çeşitli imtihanlardan geçiyor insan. Rabbim bizlere söylemiyle, eylemiyle, tutumuyla uyumlu bir insanlık versin. Bakara Suresi 44. ayetinin şiddetli ihtarından bizi korusun. İnsanlara güzellikleri aktarırken, kendimizin de bundan nasipleneceği bir halde bulunmak duasıyla…
Rabbim kitaptan ayırmasın!
Konuk yazar : Abdullah AYYILDIZ