• DOLAR 32.378
  • EURO 35.06
  • ALTIN 2325.61
  • ...

            Yeşilay Cemiyeti tarafından geliştirilen Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programında vurgulanan bir söz vardı: “Teknoloji canavara dönüşmeden!” Evet, teknoloji canavara dönüşmeden teknolojiyi nasıl, niçin ve nereye kullanmamız gerektiğini düşünmemiz gerekir. Tabiri caizse teknolojik aygıtları ve dijital araçları evcilleştirmemiz ve daha merhametli hale getirmemiz gerekir. Teknolojiyi şuursuzca ve egoistçe kullandığımızda hem bize hem sevdiklerimize hem de diğer insanlara zararlı hale gelir. Teknolojinin bu zararlı yanı pek çok araştırma sonuçlarında yer almış ve bu konuda eğitimler, müdahaleler ve terapiler hazırlanmıştır. Aksine kontrollü ve bilinçli kullandığımızda ise teknolojiden daha iyi şekilde yararlanabiliriz. Teknolojinin bu müspet tarafı da yine sosyal araştırmalar kapsamında ele alınmış ve dijital araçların hem çocuklar ve gençler hem de yetişkinler tarafından bilinçli şekilde kullanılması önerilmiştir. Ancak mesele sadece teknolojiyi bilinçli kullanmakla veya bağımlı olmadan ve kontrolü kaybetmeden kullanmakla da sınırlı değildir; bunun yanı sıra teknolojinin bilerek, farkında olarak, belli bir hedef doğrultusunda ve insanlığa hizmet edecek yönde kullanılması gerekir.

            Bir yerden başlayalım: Biz de dijital yollarla insanlığın faydasına olabilecek adımlar atabileceğimizi, en azından bu yönde bir çaba içinde olabileceğimizi ifade etmek istiyoruz. Örneğin birbirimizi iyiliğe teşvik etmek için, hak-hukuk konularını hatırlatmak için, adaletin tesisi için, merhamet ve dayanışmanın yayılması için, toplumsal huzur için, kaosa ve kargaşaya mani olmak için, zulme ve güvensizliğe set çekmek için ve daha birçok iyilik hareketi için sosyal medyayı kullanmanın bizlere farz olduğunu dile getirebiliriz. Nemelazımcı olamayız. Duyarsız kalamayız. Dert varsa eğer, derman olabilmenin/bulabilmenin yollarına düşmeliyiz. Acı varsa eğer, merhamet göstermenin araçlarına ulaşmalıyız. İşte, ‘merhamet eli’nin yetişmediği durumlarda merhamet yüklü kalplerden teknolojik araçlara yüklenmeliyiz.

            Merhamete inanalım: Çünkü bizi diğerleriyle bir araya getiren ve aramızdaki ağları güçlendiren, merhamettir. Merhamet, biz insan-evlatlarının daha iyi varlıklar ve daha faydalı mahlûklar olabilmemiz için her zaman ihtiyaç duyduğumuz bir özelliktir. Bu nedenle hayatta kalmamız için, birbirimizle bağ kurabilmemiz için ve elbette kendi dışımızdaki canlılara yaşamı daha güzel ve huzurlu yapmaya çalışmamız için merhametin yayılması gerekir. Dijital dünya aracılığıyla merhametin konuşulması gerekir. Sanal âlemin tüm kulvarlarında merhametin yazılması gerekir. Daha ötesi ve daha önemlisi merhametin her alanda eyleme dönüştürülmesi gerekir.

            Dünyadaki gelişmeleri analiz edelim: İnsanlar, istemedikleri ve kabul etmedikleri bir olaya karşı tepkilerini ortaya koyarlarken teknolojiyi kullanarak kitleleri bir araya getiriyorlar. Kitlelerin sokaklara çağırılması şiddet ve vandallık gibi kötülüğe sebebiyet verdiği gibi sosyal medya sayesinde daha iyi ve hayırlı bir konuda da kitlelerin birleşimi sağlanarak hayra vesile olunabilir. Örneğin zulme uğrayan insanlar için hissettiğimiz duyguları dijital ağlarla yansıtabiliriz. Kalbimizin merhametli olmasının yetmediğini ve bu merhametin teknolojik araçlarla yayılması gerektiğini anlayabiliriz.

            Etrafımızdaki insanlara duyuralım: Merhametle donanmış bir zihin, sosyal medyada kendi benliğini, yediklerini, giydiklerini, çocuklarını vs. paylaşmaktan hicap duyar. Merhametli insan, medyayı kullanırken bile amacı, bir mesaj vermek olur. İyiliğe yol açan ya da kötülüğe duvar olan bir mesaj iletmekle kendini sorumlu hisseder. Bu sorumlulukla hareket ettiği için de teknoloji onun dünyasını karartmaz; tersine hem onun hem de ulaşmaya çalıştığı kişilerin dünyasına aydınlık getirir.

            Kendimize hatırlatalım: Dünyanın teknolojik boyutundaki farklılaşma ve ilerleme bizi kişisel, sosyal, psikolojik, duygusal ve kültürel vs. açılardan etkilerken çağın değişimine ayak uydurmakta da güçlük çektiğimizi ifade edebiliriz. Ancak tüm zorluklara rağmen uyum becerimiz, rasyonel duruşumuz ve kültürel okumalarımız sayesinde “kendimiz” olabilme ve kalabilme konusunda gerekli gayreti ortaya koyduğumuzu da belirtebiliriz. Bu bağlamda, kendini İslam coğrafyasına ait hisseden herkesin teknolojik araçları bilinçli, amaçlı, faydalı ve işlevsel yönde kullanması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.           

            Farkında olalım: Çağdaş dijital ürünlerin ve platformların dünyanın öbür ucundaki birilerinin eli altında olduğunu ve bu birilerinin de rekabetçi ve kapitalist bir zihniyetle teknolojiyi piyasaya sürdüğünü biliyoruz. Gönül ister ki bize ait ve bizim kontrolümüzde olan teknolojiler bulunsun. Yine de şu aşamada, teknolojik aygıtlar kötü niyetlinin elinden çıkıp bizim elimize ve evimize ulaştıktan sonra, bizim bu aygıtları nasıl ve ne şekilde kullandığımıza odaklanalım. Buradan hareketle de erdemlerden ve değerlerden taviz vermeden (örneğin) sosyal medyayı insan-yanlısı, toplum-yanlısı ve İslam-yanlısı bir alanda kullanmamız gerektiğini düşünüyoruz.

            El-hâsıl: Dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan acılara, zulümlere ve travmatik olaylara duyarsız kalmamamız gerektiğini dile getirsek bile birçok uzak bölgeye fiziksel olarak ulaşamayabiliriz. Ancak teknolojiyi kullanarak bizden uzaktaki birçok insana destek verdiğimizi, onlarla aynı duyguları paylaştığımızı, onlara yapılan kötülüğün bize yapılmış kabul ettiğimizi dile getirebiliriz. Bu çizgide harekete geçen yardım kuruluşları aracılığıyla çok uzaklardaki insanlara maddi yardımda bulunabiliriz. Daha ötesi, sosyal medya platformlarında kolektif iyilik hareketlerini başlatabiliriz. Böylece merhamet-odaklı teknolojik yönelimler geliştirebiliriz.

 

Eşref Nas ( Konuk Yazar )