FİLİSTİN MESELESİ VE KÜRTLER
İsrail, Mescid-i Aksa işgal girişiminden sonra Müslüman direnişçilerin sığınağı olan Gazze’ye vahşi bir saldırı başlattı.
Mescid-i Aksa ve Kudüs için, dünyanın dört bir yanında Müslümanlarla beraber vicdan ehli insanlar meydanları doldururken, Türkiye’de iki kesim ilk günden beri üç maymunları oynamaktadır. Bunlardan biri Türkçü faşistler, diğeri ise Kürtçü faşistlerdir.
Türkçülerin eskiden beri dile getirdiği bazı klişe sözleri var. Efendim, Araplar birinci cihan harbinde bizi arkadan vurdular. Efendim, Filistinliler topraklarını Yahudilere para karşılığı sattılar, falan filan…
Türkçülerin dillerinde pelesenk olan bu iddialara cevap vermek tarih araştırmacılarının işidir. Bu yazıyı yazma nedenim, kendilerini Kürdî olarak tanımlayan Kürtçülerin iddialarıdır. Neden Kürtçüler, israil’in katliamlarını görmezden geliyorlar?
Bu konudaki paylaşımlarına baktım. Kürdî görüştekilerle konuştum. Temel söylemleri şu: ‘Filistinliler, Kürt düşmanı Saddam Hüseyin’in anıtını dikecek kadar ona hayran. Dolayısıyla Kürt düşmanıdırlar. Bu bir Arap-Yahudi savaşı, Kürtleri ilgilendirmez. Kürtler önce kendilerini kurtarsınlar.’
İsrail işgalinden geriye kalan Filistin’de, dünya görüşü birbirine zıt iki farklı yönetim var. Seküler ulusalcıların kontrolünde olan Batı Şeria Bölgesi ve İslami Direnişin kalesi olan Gazze Bölgesi.
Bahsedilen anıt, Batı Şeria’nın Kalkilya kentindeki bir meydanda üzerinde Saddam’ın figürü bulunan bir çeşmedir.
Batı Şeria’yı yöneten Mahmut Abbas ve El Fetih Hareketi, ulusalcı seküler bir harekettir. Bu hareketin bizdeki karşılığı HDP ve Kürdîlik iddiasındaki seküler kesimdir. Mahmut Abbas ve El-Fetih, ne Mescid-i Aksa için ne de Kudüs için mücadele etmezler. Aksine Kudüs için savaşan İslami Direnişe karşıdırlar. Hatta israil’in bombalarından kurtulabilen İslami Direniş mensuplarını Mahmut Abbas yönetimi hapsetmektedir.
Kürtçülerin, Mahmut Abbas’ın ve El-Fetih’in icraatları üzerinden Filistinlileri eleştirme hakları yok. Çünkü Mahmut Abbas ve el-Fetih hareketi, düşünsel ve pratik olarak kendilerine benzemektedir. Kürdî kesimin Arap versiyonudur yani.
Şimdi Kürdîlik iddiasında olanlara sesleniyorum: İşte Kürtlere kurtuluş reçetesi olarak sunduğunuz ulusalcılık budur!... Sekülerizm budur!... Savunduğunuz ideolojinizin pisliğini de Müslümanlara mı yamayacaksınız?
Ama yok!... Seküler Kürtçü faşistlerin bir kalpleri yok sanki! Herhalde göğüs kafeslerinde bir bazalt parçası taşıyorlar ki, parçalanmış çocuk cesetlerine karşı bu denli duyarsızlar…
Bu yazının yazıldığı ana kadar israil, 59’u çocuk, 34’ü kadın olmak üzere 197 Müslümanı katletti. 1235 yaralı var. Onlarca binayı uçaklarla vurarak yıktı. Buna rağmen Kürtçülerin gündeminde bu vahşet yok. Hatta Kürtlerin bu meselede görünür olmasından rahatsızlar. Çünkü bu kesimin bir kısmının ciddi biçimde İslam ile sorunu var. Kürtlerin Müslümanlıkla anılması zorlarına gidiyor. Hatta Siyonistlerin galip gelmesini içten içe isteyecek kadar alçalmışlar.
Her yıl Kutlu doğum etkinliklerinde yüz binlerce Müslümanın meydanlarda toplanmasını istemedikleri gibi, bu konuda da Kürtlerin İslam ile, İslam’ın şiarları ile ön plana çıkmasını istemiyorlar. Çünkü bu, onların hedeflediği “İslamsız Kürdistan” modeline aykırıdır.
Kırk yıldır bu toprakların İslamsızlaşması için mücadele etmişler, bu yolda başta Batı olmak üzere İslam düşmanlarının desteğini almışlar. Bu desteği sürdürmek için ‘ahlaksızlık projelerini’ bile Kürtler arasında uygulamaya koşmuşlar. Ama geldikleri aşamada İslami bilince sahip Kürtler kontrolü ele almış. Çıldırmaları bu yüzden!
Gelelim Filistin Meselesine!... Öncelikle şunu bilelim ki; Kudüs meselesi ile Filistin meselesi hem birbiriyle ilintili, hem birbirinden farklı meselelerdir.
Filistin toprakları, Arap, Kürt, Dürzi gibi birçok farklı milletin; Müslüman, Yahudi ve Hristiyan gibi farklı din mensuplarının yaşadığı bir coğrafyadır. Bu coğrafya Müslümanlar için herhangi bir İslam coğrafyası gibidir.
Fakat Filistin sınırları içinde bulunan Mescid-i Aksa ve Kudüs farklıdır. Mescid-i Aksa ve Kudüs, Müslümanlar için Mekke ve Medine kadar önemlidir.
Allah’ın ayetiyle kutsallığı tescillenmiş, İsra ve Mirac’ın durağı, Yüce Peygamberlerin hatıratının olduğu yerdir Mescid-i Aksa. Bu sebeple Müslümanlar, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs için tarih boyunca büyük mücadele vermişlerdir. Hz. Ömer’den sonra büyük komutan Selahaddin’in fethiyle Kudüs, Müslümanlıkla özdeşleşmiştir. Kudüs, aynı zamanda üstünlüğün sembolü olmuştur. Kudüs kimde ise üstünlük onda olmuştur.
Kudüs’te şu an süren savaş, İslam-Küfür savaşıdır. İslam düşmanları bunu böyle okuduğu için, farklı dine mensup olmalarına rağmen Haçlı zihniyetindeki yönetimler, insanlık suçu işleyen Siyonist Yahudileri desteklemektedir.
Bugün Kudüs’ün işgalden kurtarılması için en ön safta mücadele edenler ise Filistinli bir avuç Müslümandır. Bu yiğitler bütün ümmet adına küfre karşı mücadele vermektedir. Bu açıdan Filistinli Müslümanlar, İslam Ümmetine kalkan olmuşlardır. Bu uğurda hayatlarından vazgeçmişler, çocuklarından vazgeçmişler, mallarından vazgeçmişler, dünyanın huzurundan vazgeçmişler. Sizler bu yazıları okurken onlar aç, susuz ve uykusuz bir şekilde cephede savaşmaktadırlar. Bu üstün tavırlarıyla Filistin’in yiğitleri her türlü takdiri hak etmektedir.
Hal böyle iken; diğer coğrafyalardaki Müslümanların Filistin’de yaşananlara sessiz kalmasını İslam kabul etmez. Bugün Yevm-ül Furkan’dır. Müslüman ile kafirlerin safları Kudüs üzerinden ayrışmıştır. İslam ile küfür bu kadar açık şekilde karşı karşıya iken, maazallah ancak münafık olanlar tarafsız kalır.
Diğer coğrafyalardaki Müslüman milletler gibi, vicdan ehli diğer din mensupları gibi Kürtler de mazlumların sesine ses olmaktadır. Çünkü zulmün, katliamın ne demek olduğunu en iyi Kürtler bilir.
Kürtler, ataları Selahaddin gibi Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaktadır. Çünkü biliyorlar ki bu, İslam’a sahip çıkmadır.
Bir daha göründü ki, Kürtlerin mayası İslam’dır. Kürtleri İslam’dan uzaklaştırmaya çalışan projeler, örgütler, ideologlar bir kez daha yenilmiştir. Hamdolsun!...
MAHMUT EMiNOĞLU (Konuk Yazar)