• DOLAR 34.68
  • EURO 36.366
  • ALTIN 2934.046
  • ...

1187 yılında Selahaddin, Kudüs’ü fethedip şehre huzur iklimi yaşatırken, Hıristiyanlara merhametle muamele ederken ve Haçlılara karşı müsamahakâr davranırken; 2021 yılında siyonistler, Kudüs’te Selahaddin’in torunlarına zulüm ediyor. Kudüs şehri ağıt olup göğe yükseliyor, her gün onlarca Müslüman, şehitler kervanına katılıyor. 12. yüzyılda zalime bile merhamet edilirken; 21. yüzyılda mazluma merhamet edilmiyor!

            Yıllardır Filistin toprakları ve kutsal mabedimiz Mescid-i Aksa işgal ve zulüm altında… Yıllardır terörist ve katil israil şebekesi, zulme ve katliama devam ediyor. Yıllardır Müslümanların canına, onuruna, malına kast ediliyor. Yıllardır Filistin semaları her yaştan şehitler uğurluyor. Yıllardır özellikle mübarek Ramazan ayında israilin alçak ve hunharca saldırıları katlanmış oluyor.

            Mazlumiyet, elbette, sadece Filistin halkı ve Kudüs topraklarıyla sınırlı değildir. Elbette, yeryüzünde zalim yöneticilerin ya da grupların hüküm sürdüğü bölgelerde inancından, ırkından, kimliğinden veya başka bir niteliğinden dolayı zulme ve işkenceye uğrayan nice insanlar vardır. Ama öyle bir duruma gelinmiş ki Filistin’deki kahredici atmosfer, bütün yeryüzünün özetine misal olmuştur. Bu yüzden mazluma merhamet, Filistin’den başlar, diyoruz. Mazlumların merhamet nasibinin Kudüs’ün kurtuluşuyla gerçekleşeceğine inanıyoruz.

            Dünyanın neresinde olursa olsun, Müslüman her ferdin inancı gereği olarak mazluma yardım etmesi ve merhamet göstermesi gerektiğini biliyoruz. Mazlumun ancak İslam’ın emniyetinde huzur bulabileceğini tarihi kaynaklarımızdan okuyabiliyoruz. Selahaddinlerin Haçlılara karşı asil duruşunu dost-düşman herkesin bildiğini duyabiliyoruz. Bunun yanında zalimin de zulmüne devam ettiğine şahit olabiliyoruz.

            Zalimin zulmü devam ediyor… Mazlumun acısı dinmiyor. Merhametimiz yetersiz kalıyor. Mazlum coğrafyalar için üzülmeye devam ediyoruz. Bazen ağlıyoruz. Bazen öfkeden çıldırıyoruz. Yüreğimizin derinliklerinden kopup gelen fırtınalarla şiirler diziyoruz. Elimizdeki kaynaklarla sesimizi ulaştırabilme adına makaleler, köşe yazıları yazıyoruz. Yalan ve iftirayla “haber” ve algı oluşturan alçak ve zelillere karşı hakikati ve realiteyi savunmaya çalışıyoruz. Neslimizin ve çevremizin bilip anlaması için “intifada” öyküleri kaleme alıyoruz. Sosyal medya platformlarında en ağır sözlerle tepkimizi ortaya koyuyoruz. Ama…

            Zalim ve şedidler durmak bilmiyor. Biz de durmadan tepki koymaya devam ediyoruz. Yıllardır lanet okuyoruz; okumaya devam edelim. Yıllardır kınıyoruz; kınamaya devam edelim. Yıllardır mitingler, konferanslar düzenliyoruz. Bilinçlenmek ve uyanmak için düzenlemeye devam edelim. Yıllardır protesto ediyoruz; protestoya daha güçlü şekilde devam edelim. Yıllardır “boykot edelim” diyoruz ve ara ara dünyanın farklı yerlerinde küçük çaplı da olsa boykot eylemini gerçekleştiriyoruz. Buna da devam edelim.

            Yeis hissine mahal vermiyoruz ve ümitsizlik girdabına düşmeden devam ediyoruz. Ve bundan sonra başta israil olmak üzere Müslüman halklara zulüm eden kitlelere karşı büyük bir hareketin başlatılması gerektiğini belirtiyoruz. İmandan aldığımız cesaretle ve inançtan aldığımız hareketle geldiğimiz süreç için naçizane birtakım ilkeler sunuyoruz.

  • Geniş bir sahayı içeren büyük bir hareket başlatılmalı.
  • Bu harekette mutlaka siyasi çalışmaların yanında silah gücü yer almalı.
  • İslam beldelerindeki gruplar, cemaatler, mezhepler kendi aralarındaki tartışmalara ve çatışmalara son vermeli.
  • Bütün İslami gruplar, oluşumlar eşzamanlı olarak ve birlik içinde diplomasi için eyleme geçmeli.
  • “Kudüs İslam’ındır, onurumuzdur, bizimdir” diyen devletler, israil ve İslam düşmanlığı yapan diğer cephelerin ürünlerini kendi ülke topraklarına almamalı. Kapsamlı ve ayrıntılı bir boykot süreci geliştirilmeli.
  • “Filistin’i destekliyoruz” diyen her ülkede gönüllü ordu birlikleri oluşturulmalı. israil ve benzeri zalimlerin saldırıları gerçekleştiğinde Kudüs topraklarına asker sevkiyatı yapılmalı. Son düzey teknolojik silahlarla Filistin mücahitleri desteklenmeli.
  • Müslüman fertler daha çok okumalı. Dini kaynaklarından en temel manada beslenmeli. Bunun yanında “bilimsel otoriterlik” alanında etkili olmak için çabalamalı. Teknolojik donanımları insanlığın faydasına kullanmanın amacını taşımalı.
  • Her şeyden önce “Müslümanım” diyen fertler, imanlarını sağlamlaştırmalı. İbadetlerinde samimi ve ihlaslı olmalı. İslam ahlakıyla hareket etmeli. Tıpkı yüzlerce yıl evvel Sultan Selahaddin’in kıyama ve mücadeleye başladığı gibi…

            İşte inanıyoruz ki böyle bir hareket sayesinde “Selahaddinler” yetişir ve Kudüs esaretten kurtulur. Mazlum coğrafyalarda yeniden ve bir kere daha İslam’ın aziz bayrağı dalgalanır. Müstain olan Allah’ın izni ve kudretiyle…

Eşref NAS-Konuk Yazar