• DOLAR 34.661
  • EURO 36.383
  • ALTIN 2931.036
  • ...

Bir önceki yazımda şehadet misakını açıklamaya çalışmıştım. Bu hafta ise birbiriyle bağlantılı olan diğer iki misaktan söz edeceğim.

Bunlardan birincisi, emanet misakıdır. Emanet misakı: “İnsanla Rabbi arasındaki karşılıklı güven sözleşmesi diye ifade edilen misaktır.” Bu misakla yeryüzündeki her şey insana emanet edilmiştir. İnsan şehadet misakı ile elde ettiği imanı, emanet misakı ile ahlaka dönüştürür.

İnsanın varlık ve evrenle ilişkisi, egemenlik ve mülkiyet ilişkisi değil, bir emanet ilişkisidir. Emanet misakı insan ile Allah arasındaki ilişkiyi belirler.

Şehadet misakında Allah'ın rububiyetini ikrar ederken, emanet misakında Allah'ın malikiyetini ikrar etmiş oluruz. Bu misak ile insanlar üzerinde egemenlik kurmaya çalışmayacağımıza, dünya üzerinde hükümranlık iddiasında bulunmayacağımıza dair söz vermiş oluruz. Bu misak, aslında biz insanlara büyük bir ders vermektedir. Sahip olduğumuz makam, mevki ve malların aslında gerçek sahibinin biz olmadığı, sadece birer emanetçisi olduğumuzu unutmamamız ve emanete ihanet etmememiz gerektiğini bu misak ile ikrar etmiş olmamız gerekiyor.

Emanet misakı yine Kur'an-ı Kerim'de Ahzâb suresinde hepimizin sık sık duyduğu bir ayette yer alır. “Muhakkak ki biz emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular ve insan onu yüklendi.” (28/72) Buradaki emanet, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Bazıları iman, bazıları akıl, bazıları irade ve buna benzer pek çok kavramla tefsir edilmiştir.

Değerli kardeşlerim, ayetten de açıkça anlaşıldığı üzere emanet misakında teklif sadece insanlara değil, bütün mahlukata yapılmıştır. Burada dikkat gerektiren ikinci husus, bu teklifin mahlukatın tercihine sunulması, isterlerse kabul edebileceklerini, istemezlerse emaneti üstlenmeyeceklerini, ancak insanın kendi hür iradesi ile emaneti üstlendiği gerçeği dikkat çekicidir. Bu da insana verilen iradedir, özgürlüktür. Biz insanların yaşamımız boyunca kendimize yapacağımız en büyük kötülük, işte bize verilen bu emanete ihanet etmemizdir.

Nitekim Allah ayette bizi bu hususta şöyle uyarıyor. “Ey iman edenler Allah'a ve peygambere ihanet etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.” (8/27) buyuruyor. Çevre, makam, mevki, mal, aile kısaca sahip olduğumuz her şey birer emanettir ve biz bütün bu emanetlerin hesabını vereceğiz. Emanete riayet etmeli, verilen ölçüleri kullanmayı, ondan istifade etmeyi zorunlu kılar. Bu zorunluluk ahlakın kendisidir. Bizler birinci misak ile elde ettiğimiz imanı ve şehadeti emanet misakı ile ahlaka dönüştürür ve emanet ahlakıyla pekiştirmiş oluruz.

Kur'an'da geçen üçüncü misak ise risalet misakıdır. Risalet misakı “Allah'ın, peygamberlerin şahsında insanlara yaptığı misaktır.” Bu misakın amacı şehadet misakında verdiğimiz sözü hatırlamamız ve emanet misakına riayet edilecek ahlaklı bir hayat yaşamamızdır. Risalet misakı hakkında ise yine Kur’an'da Ahzâb suresinde şöyle buyrulur, “Hani biz, nebilerden kesin söz almıştık ve senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan, hepsinden sağlam söz aldık.” (33/7) Allah resulü vefat ettikten sonra bu risalet misakı; özelde peygamberlerin varisi olan alimler, genelde ise tüm Müslümanlar yerine getirecektir. Zaten İslam’ın kendisi bir misaktır. Kur'an bu misakın belgesidir, sünnet ise bu misakın hayatıdır, pratiğe dökülmüş halidir. Buna göre risalet misakı şehadet misakı ile temellendirdiğimiz imanı, emanet misakı ile edindiğimiz ahlakı bir bütün olarak hayatımıza geçirmektir. Bu yüzden risalet misakı sadece peygamberlerin şahsında değildir, gönderildikleri ümmeti de içine alır.

Her sene gelen Ramazan, unuttuğumuz misakları bize hatırlatmaya, terk ettiğimiz sünnetleri yeniden ihya etmeye gelir. Ramazan'da kalktığımız sahurlar, tuttuğumuz oruçlar, yaptığımız iftarlar, kıldığımız teravihler, okuduğumuz Kur’an, verdiğimiz zekatlar, fitreler aslında bize bu misakı hatırlatmak için bu sünneti yeniden ihya etmek için gelir. Rabbim bu Ramazan ayında yukarıda bahsettiğimiz misakları yaşayıp, istifade edenlerden eylesin.

Selam ve dua ile.

 

TAHA ÖLMEZOĞLU-KONUK YAZAR