• DOLAR 34.592
  • EURO 36.278
  • ALTIN 2968.689
  • ...

Kişilere göre düşman tanımı farklılık arz ediyor. Biraz irdelediğimizde bu düşmanlık; uyuşmazlıktan, menfaatten, ihanetten, kavgadan, kandan, paradan veyahut değişik sebeplerden oluşabilmektedir. Bu tür sebeplerden dolayı kimisi düşmanlığını bir süre, kimisi de süresiz sürdürebilmektedir.

Elbette ki bu düşmanlıkları sergileyenler, neticesi ve bakış açıları ile orantılı olarak haklılık payları olduğunu iddia ederler. Haklı olanlar olduğu gibi olmayanlar da vardır. Bu meselede düşman tanımlamasını eğer doğru bir şekilde tahlil edersek, hayata daha iyi bir anlam katabilir, farkındalık oluşturabiliriz.

Bir Müslüman birey olarak Yüce Rabbimiz bizlere yol göstermekte, asıl düşmanın kim olduğunu bizlere kendi indirdiği kitapta hatırlatmaktadır. "Birbirinize düşman olarak inin" ayeti ile kıyamete kadar sürecek olan dünya imtihanında, Adem oğulları ile şeytan ve taraftarlar arasında düşmanlığın devam edeceğini belirtiyor. Ayrıca "şeytanın adımlarına uymayın" diyerek asıl tehlikeye dikkat çekerek o adımların ateşe ve isyana götüren adımlar olduğunu zihnimize çakıyor.

Peygamberlerin şeytanla İmtihanı farklı olmuştur. Efendimizin de şeytanla imtihanı, farklı hayat evrelerinde belirli süreçlerden geçerek değişik bir alanda devam etmiştir. Bizlere peygamberden miras kalan en büyük mesajlardan biri de "değişmez düşmanın şeytan" oluşudur. Şeytan kibir elbisesini giydi ve Yüce Rabbimize isyan edip itaatsizlik gösterdi, hatasını görme yerine hatasını gizleme yöntemini başvurarak Rabbini sorgulamayı seçti, kıyamete kadar mühlet verilenlerden oldu.

Diğer taraftan Ademoğlu da hayat sahnesinde bazen hakkın yanında durmayı tercih etti, bazen de şeytanın askeri olmayı tercih etti. Önümüzde bunca bilgi kaynağına Kur'an ve sünnet ışığında baktığımızda şu çıkarımda bulunmamız mümkündür. Yüce Rabbimiz ölüden diriyi çıkarabileceği gibi, diriden de ölüyü çıkarabilir. Yani evliyadan eşkıya, olabileceği gibi eşkıyadan da evliya çıkabilir.

Etrafımıza göz gezdirirsek, değişmez denilen nice insanların değiştiğini kötü yoldan çıkıp iyi bir yere konumlandığını görürüz. Daha dar bir çerçeve ile kendimize bile baktığımızda Allah için attığımız her adım bizi olgunlaştırıp, şeytandan uzaklaştırıyor. Siyere bakarsak bunun canlı birçok örneği ile karşı karşıya kalırız.

Zamanında Efendimize ve ashabına düşmanlık yapıp işkence eden, bazı savaşta düşman kılıcını sallayanlar, daha sonra hidayet nuruyla aydınlandılar. "Eşeği Müslüman olur, kendisi Müslüman olmaz" denilen Hz. Ömer, Hz. Hamza'yı şehit eden Vahşi, Uhud ve Hendek’te müşriklerin elebaşı olan Ebu Sufyan, Ayneyn tepesinde okçuları şehit eden Halid bin Velid, Necaşi'ye sığınan Müslümanları tekrardan müşriklere teslim etmek için elçi olarak gönderilen Amr Bin As, Mekke fethinde infaz listesinde olan İkrime bin Ebu Cehil, Hudeybiye Antlaşması'nda müşrikleri temsilen gelen Süheyl bin Amr, bunlardan bazılarıdır.

Şunu belirtmeye ve üzerinde düşünmeye değer buldum. O da "değişmez düşmanımızın şeytan" oluşudur. Onun haricindeki her kişi, yapı ve cenah davetimizin bir numaralı alanı içindedir. Onlara hikmetle gitmek, köprüleri atmamak ve tebessümü Müslümanın şiar'ı olarak göstermemiz gerekmektedir. Vesselam…

 

Ayhan Erkmen (Konuk Yazar)