• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Ey İçinde en kıymetli hazinelerin, en aziz sevgilerin, en güzel meltem yellerinin, en ulvi miraçların, en nadide güllerin, cennetlerin ve tüm bu güzelliklerin, yüce sahibi Vedud olan Rabbimin sevgi denizi olan Mü'min kardeşim!

Gecelere, secdelere sar hüznünü...

Ruhunu, Rahman’ın dinlenme tesisleri olan 'Salatta' dinlendir,

Yürek yürek, aç ellerini Rahim olana...

Bedeninle beraber, ruhunla seyr-u süluk eyle Mirac yolunda...

Vechini, çevir vechi 'Ennur' olana...

Hayatınla dön! Niyetin ile dön! Zira ruhunu kıblegah yapamayan, evini kıblegah yapamayan, evlatlarını kıblegaha feda edemeyen, bedenini 'Salatta' kıbleye çevirse de ruhun gıdası olan namaz ile miraca erişemez.

Hakeza, beden  bir at misali ruhun hizmetkarıdır.

Eğer ruh iyi ve sağlıklı olursa, beden atımız bizi ruhun istediği menzile götürebilir. Aksi halde beden iyi olur, ruhumuz sağlıklı olmaz ise, işte o zaman, o çok kıymetli ruhumuz, beden atımıza yük olur. Öyle ki bir zaman sonra beden atımız bu yükü kaldıramaz ve işlevsiz bir hale gelir.

Böylece ruhumuz ile beraber beden sağlığımız da bozulur. Hakeza bir binanın temel ve kolonlarının sağlam olması o bina için ne kadar önem arz ediyorsa, fiziki ve manevi anlamda da ruhumuzun sağlam ve sağlıklı olması beden binamız için o kadar önem arz etmektedir. Öyleyse şu beden binamızın, kolonlarını sağlam atmalıyız ki, en ufak bir artçı depremde sarsılıp, başımıza yıkılmasın.

Dolayısıyla nasıl ki, bedenimizin yeme ve içmeye ihtiyacı var ise, işte aynen öyle de ruhumuzun da manevi gıdalara ihtiyacı vardır. Hem öyle ki, yeme içme ihtiyacımızı gidermediğimiz takdirde, belki fiziki olarak hastalanır hatta belki de bu durum ölümle dahi sonuçlanabilir.

Fakat, ruhun gıdasını ihmal ettiğimiz vakit, çok daha mühim vakıalar meydana gelir ki, bu da ruhun ölümüdür. Hem bu ölüm fiziki ölüme benzemez, öyle bir ölüm ki, bizlerin belki de cehennemin gayya kuyusuna atılmamıza sebebiyet veren ciddi anlamda çok zor ve zahmetli bir son olur bizim için...

İşte bu nedenle Ruhumuza, her dem, tıpkı yeni doğan bir bebeğin bakımını üstlenen şefkatli bir Anne edasıyla bakacağız.

Sevgi, şefkat ve iman ile sarılacağız.

Onu bir an önce büyütmek için her türlü fedakarlığı göze alacağız, bazen geceleri uykumuzu kaçırabilir, bazen bizi yerimizden yurdumuzdan edebilir.

Bazen hastalanabilir, her halükarda, şefkatli bir anne edasıyla ruhumuzu her dem iman, ilim, irfan ve ihlas ile emzirip, onun bir an önce büyümesi için elimizden gelen tüm çabaları sergilemeliyiz. Zira toplumun mihenk taşı kadındır. Toplumu düzen de bozan da kadındır. Bu anlamda,  toplum içerisinde, en etkili ve yetkili olan etken yine kadındır.

Kadın bir eliyle dünyayı diğer eliyle beşiğini sallar.

Bu nedenle diyoruz ki, topluma faydalı olabilmek adına, bebeklerimizi, umutlarımızı ve hayallerimizi büyütürken, sakın içimizdeki en kıymetli cevher olan ruhlarımızı ihmal etmeyelim. Zira bir kadının manevi letafet ve zarafeti ne kadar güzel ve ali olursa, yuvasında sevgi ve şefkat dolu, güzel bir anne, evin reisine, saadet-i dareyn, anne-babasına salih bir evlat ve toplumu imar eden örnek bir mimar olur.

Dolayısıyla her alanda başarının sırrı, ruhumuzun derinliklerinde, saklıdır.
Eğer bizler o ruh denizini usta bir kâşif misali irdeler isek; nice kıymetli incileri, sedefleri ve cevherleri hatta cennetleri dahi keşfedebiliriz.

Aksi halde içimizdeki o  kıymetli hazineler çürüyüp yok olmaya mahkum olur.
Öyleyse gelin kıymetli kardeşler! Ruhumuza doğru bir hicret yapalım ve içimizdeki, habersiz ve duyarsız kaldığımız o değerleri hep beraber keşfedelim. İşte o zaman, Üstad'ın (r.a) bu sözü yerini bulur.

"Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen ise, hayatından lezzet alır".
 

     Rabbim her dem güzel görüp güzel düşünenlerden eylesin.

 

Esma Akbalık (Konuk Yazar)