SABR-I SÜKÛN Es-Sabur'un Esmasıyla
Lügatta sabır; zor koşullara, bela ve musibetlere karşı cesaret ve metanetini yitirmeden direnç, gösterme; sükûn ise durgunluk, sâkin olmak, hareketsizlik olma durumudur.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(s.a.v): "Sabır ancak (musibetin)ilk başa geldiği anda olmalıdır", diye buyurmuştur.(Buhari Cenaiz,31)
Yaş geçtikçe anlıyor insan. Beni mi buluyor, neden, niçin soruları/sorguları. Suçlu arıyorsunuz, insanları, hayatı her şeyi suçluyorsunuz, çünkü kolaydır suçlu aramak… Kendinizce isyandasınız hiç farkına varmıyorsunuz imtihanda olduğunuzu. Düşünemiyor, kalkamıyor insan. Zaman takılı kalıyor ve ilerlemek bilmiyor. Öylece ruh ve beden hapsoluyor geçecek dediklerimize.
İsyan halinde dediğim anda Allah’ım emanetini al, dilim sükût olsun hiçbir şey konuşamayayım bazen ise lal olan sükût olan dilimiz çözülü verirdi. Sessiz sessiz için acılarla yanarken içindeki sessizlik, Rabbe yalvarışın adıydı. Geçmeyecek sandığın narin, derin, ince, sızı gibi sancıların geçeceğine tebessümlerle dualarla karşılamakmış.
Onca acı içinde acıya tutunarak acı içinde hissedilen diğer adı, tarifsiz huzur aslında. Hükümde kesindir: 'Allah sabredenlerle beraberdir.' Gözyaşı kalmaz yeter dersin isyana düşersin farkında olmadan. Insanız sonra affet Allah’ım dersin. Zordur acıya dayanmak meyvesi zor olandır. Dünya nimet ve imtihan dünyasıdır. Acılara yaralara en iyi gelen dermandır dua, şükür, sükût, tevekkül ve teslimiyet.
Sonrası mı? Sabırla beklemek ince ince... Hz. Mevlana' nın dediği gibi: 'yaranın içindeki yaradanı görmek."
Acı yaranın içinde yaradan görmek ve işin sırrı sabır, şükür, sükût, dua ve tevekküldü...
Rahmet kapısından zahmetsiz gidilir mi, hiç dediğin yoldur bu! Zahmet çeksin ki yüreğin gönlün vuslata ulaşsın. Rahmet pınarları gönlümüze umut olsun...Tevekkül ve sabır abidesi bir muhacir di Hz.Hacer ne güzel de, sabrı kuşanmıştı tüm benliği ile nasıl da örnek olmuştu sabrı ile...
Açıklığa getirelim…
Hz.Hacer; Firavun için değerli bir köle, Hz. İbrahim için itaatkâr bir sahabe ve sadık bir eş. Hz. İsmail için bulunamaz bir anne ve insanlar için muhtem bir örnektir. Dünya misafirhanesinde bir misafiriz hepimiz. Yerimiz, yurdumuz sabit değil. Gelen gidiyor, giden de bir daha gelmiyordu. Yaşamımız buna göre programlanmıştı; dünya ya gelirken gitmek için geliyorduk. Buna rağmen bir yerden bir yere giderken gitmekte zorlanıyorduk. Çünkü gitmenin adında ayrılık gizliydi. Ayrılıkta hüzün getirdi ve hüzünlü kalbe de Rab dokunurdu. Hz.Hacer ayrılırken Hz. İbrahim’den ayrılığından dolayı kalbi hüzünlüydü bir yandan sevdiği bir yandan ilahi bir emir vardı. Yapması gereken sabır kuşanmak ve yoluna sebatla devam etmekti hiç şüphe etmeden sabrı kuşandı. Hz. İbrahim’in peşinden sessizce ama ağlayarak gidiyordu. Ayrılık vardı şimdi usul usul kızgın çöllerde.Dilinde Rabb'inin adı gönlünde sevgisi, Hz. Hacer'in kucağındaki bebeği ve ruhundaki umutlar ona destek oluyordu. İbrahim (as) sessiz lal olmuş bedeninde bedeni hasretinin dili olmuş sessiz ama oda biliyordu ki kimsesiz değil. Emir Rabbin den gelmişti bir kere… İlk zevcesi Sare, Hz.Hacer in uzaklara gitmesinin bir vesilesiydi. İbrahim (as), Hacer ve İsmail (as)'i kimsenin olmadığı yiyecek içeceğin bulunmadığı bir yere bıraktı. Yolculuk bitmişti…
İbrahim(as) yavaş yavaş sessizlik içine gidiyordu, ardına bakmadan gidiyordu. Eşi ve çocuğunu bırakmanın hüznünü yaşayarak ardına bakmadan giden peygamber bu sınavıda teslimiyet içinde bitirmeliydi. Hacer(as)' ın gözleri yaşlı ağlamaktan, bedeni yorgunluktan zayıf düşmüş bir halde sesleniyordu:
Hacer toparlandı ve İbrahim(as)'a : “Ya İbrahim, burada bizi kime bırakıyorsun.“
İbrahim (as)ardına bakmadan cevap verdi: “Sizi Allah’a bırakıyorum“dedi.
Allaha emanet edilen bir şeye zeval gelir mi hiç? Gönlü rahatlamış, ruhunda ki ayrılık girdapları yerini, sükûta, sabıra, duaya bırakmıştı…
“Öyle ise Rabbim bizi zayi etmez“dedi.
Defalarca sarıldım bu cümleye defalarca okudum…
“Ya Rabbi Hz.Hacer(as) gibi sabır etmeyi onun gibi dirayetli olmayı, onun gibi sevmeyi ve şükretmeyi lütfet. Hayatımıza zemzem gibi bitmeyen tükenmeyen güzellikler ihsan et. Âmin.
Semra Yıldırım/Doğruhaber