Mutluluk Takıntısı ve Öz-Merhamet
İnsanların yaşam gayeleri ve amaçları birbirinden farklılık gösterir. Bu durum insanların yaşama yükledikleri anlam ve manayı etkiler. Bu yüzden insanların hayattan beklentileri ve istekleri de değişiklik gösterir. Bazı insanlar yaşamdan huzur ister, bazıları zenginlik bekler ve kimisi de sağlığı umut eder. İnsanların bütün çaba ve emekleri, işte bu beklenti ve umutların gölgesinde büyür. Bazı insanlar da vardır, yaşamdan en büyük istekleri mutluluktur. Mutluluk. Evet, sadece mutluluk... Ama bu ne kadar doğru, sağlıklı ya da faydalı?
Mutluluk, insanın hayattan keyif almasıdır. Mutluluk, yaşamdan doyum elde etmektir. Kimisi buna huzur der, kimisi iyi-oluş şeklinde ifade eder. Mutluluk kimisi için paradır, kimisi için de başarıdır. Bu yüzden mutlu olmak kişiden kişiye değişebilmektedir. Ayrıca mutlu olmak için kesin bir ölçü de bulunmayabilir. Ama herkesin kendine göre mutlu olma sebebinin veya kriterinin olduğu dile getirilebilir.
Bazı insanlar vardır, mutlu olmayı hayatlarının en büyük hedefi haline getirirler. Hayattaki tek dertleri mutlu olmak olan insanlar, gittikleri her yerde ve bulundukları her anda mutlu olmaya çabalarlar. Bu insanlar, aldıkları her nefesle mutluluğa ulaşmak isterler. İnsanların yaşadıkları bu durum, mutluluk takıntısı (happiness obsession) olarak adlandırılabilir.
Mutluluk takıntısı nedir? Mesela en güzel bedene sahip olmanın, en yakışıklıyla evlenmenin, en zengin olmanın, en lüks dairede yaşamanın, en pahalı arabayı almanın, en moda çantayı takmanın, en üst koltuğa oturmanın, en yüksek puanı almanın, en güzel besini tüketmenin, en müreffeh ülkede yaşamanın, en sağlıklı çocuğa sahip olmanın, en kaliteli okulda okumanın vs. endişesini taşımaktır. Sürekli EN’lerin peşinde savrulmanın diğer adıdır, mutluluk takıntısı. Daima EN’leri yakalama saplantısına düşmektir.
Mutluluk takıntısı olan insanlar, kendi kusurlarını kabul edemezler, hatalarını görmek istemezler, başarısızlıklara tahammül edemezler. Böyleleri, bırakın başkasını, kendilerine karşı bile anlayış ve duyarlılık gösteremezler. Bu durum, onların öz-merhametlerinin eksik olduğunun önemli bir işaretidir. Diğer bir deyişle mutluluk takıntısı, insanın kendine karşı yeterli düzeyde merhametli ol(a)madığının göstergesidir.
Her zaman ve her zeminde mutlu olmak mümkün olmayabilir. Bu durumu kabullenmeyen öz-merhameti düşük insanlar, mutsuzluklarla karşılaşırlar ya da kendilerini mutsuz hissederler. Dolayısıyla mutluluk takıntısı bir yerden sonra mutsuzluğun ve huzursuzluğun kapısına götürür. Oysa öz-merhametli (kendine karşı merhametli) insan, nefsine zulmederek aşırılığa kaçmaz.
Öz-merhametli insan, Yaratanın kendisine sunduğu imtihanları metanetle karşılar. Elemin ve acının bin bir türlüsüyle karşılaşan insan, olayların ardındaki hikmeti arar. Sebeplerin müsebbibini hatırlar. Fakat modernizmin pençesinde debelenen çağın insanı, olumsuzluklara katlanmayı kabul etmediği gibi acılarla yüzleşmenin normal olduğunu da inkâr eder. Üstelik zihnindeki tek mesele mutluluk olur. Mutlu olmanın takıntısıyla nefsine zulmeder. Çeşitli uygulamalarla bedenine zulmeder. Zehirli ideolojilerle aklına zulmeder. Ömrünü bataklığa döndürür ve bitirir.
Öz-merhametli insan, mutlu olmanın hayat yolculuğunda insanla birlikte var olan ama süreklilik göstermeyen bir hal olduğunu bilir. Daima ve mutlak mutluluğun imkânsızlığını onayladığı gibi aşırı mutsuzluğun da söz konusu olamayacağını idrak eder. Çünkü öz-merhametli insan, zahmet ve rahmetin birlikte var olduğu şuurunu taşır.
Öz-merhametli insanın yaşam felsefesi, hayat nehrinde kayıkla yol alan bir yolcunun misaline benzer. İki küreği çekmekle hedefe doğru yol alır. Bir kürek üzüntüyü, ağlamayı ve can sıkıntısını temsil eder. Diğer kürek ise sevincin, sükûnetin ve huzurun varlığını gösterir. Bazen bir kürek önde bazen diğeri ileride olur. Bu BAZEN’ler ardı ardına devam eder. Bunu bilen ve bu durumun farkında olan öz-merhametli insan için mutlu olmak yeterli gelebilir.
Öz-merhametli insanların mutlu olmak için yapabileceği şeyler vardır. Bazen birine tebessüm etmek, bazen birine yardım etmek, bazen tabiatı tefekkür etmek, bazen doğayı seyretmek, bazen ibadet etmek, bazen yalnız kalmak, bazen bir işle meşgul olmak, bazen sınav kazanmak, bazen hayvan beslemek, bazen sevmek-sevilmek…
Netice itibariyle mutlu olmak iyi bir şeydir ve insanın mutlu olmaya çabalaması doğaldır. Ancak mutlu olma takıntısı kişinin kendisine zarar verir. Vurgulamak gerekir: Hayat nehrinde hüzün ve sevinç balıklarının birlikte yüzdüğünü kabul edebilen öz-merhametli insan, mutlu olmaya daha yakındır.
Son söz: Sürekli mutlu olan değil, yeterince mutlu olan insanlardan olmamız… Hayatın değerini bilen ve başkalarını da mutlu etmeye çalışan öz-merhametli insanlardan olmamız dileğiyle…
Eşref Nas ( Konuk Yazar)