• DOLAR 34.589
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2912.966
  • ...

            İnsanlık, en akıl almaz hayalleri bile gerçekleştirebilecek kaynaklara ve insan gücüne erişmiş durumdadır. Teknoloji ve sanayi alanındaki ilerleme, internetin sunduğu kolaylık, ulaşımdaki rahatlık ve sağlık alanındaki gelişmeler insan hayatına giren önemli ve olumlu değişimlerdir. Ancak dünyada yaşanan değişimlerin olumsuz yönleri de göz ardı edilemeyecek kadar ciddi boyutlara varmıştır. Bir tarafta refah, zenginlik ve özgürlükler konuşulurken diğer tarafta huzursuzluk, fakirlik ve esaretler artmaya devam ediyor. Çünkü günümüz dünyasında, teknik donanımlı ancak değerlerden yoksun bir insan tipi ile karşı karşıyayız.

            İnsanlığın sürüklendiği felaketler, savaşlar, çatışmalar, şiddet, göç, salgın hastalık ve benzeri olayların tümünün arka planında değerlerden nasiplenmemiş insanların söylemleri ve eylemleri yer almaktadır. Bu tür insanlar, başkalarının acılarına duyarsız kalırlar ya da acı vermekten keyif alırlar. Bu insanların kalpleri çorak topraklar gibidir. Ne adalet filizlenir bu insanların zihinlerinde ne de merhamet yeşerir bu insanların gönüllerinde.

            Dünyayı tarumar eden bu insanlar, merhametten nasiplenmemiş insanlardır. Bu insanlar, paramparça olmuş bebeklerin halinden etkilenmezler. Bu insanlar, kan fışkıran gözlerden korkmazlar. Bu insanlar, annelerin beddualarını ve babaların haykırmalarını duymazlar. Çığlıkları arşı titreten çocukların seslerinden ürkmezler. Bu insanların vatanlarına merhamet duygusu uğramamıştır.  

            Acı bir yıkım olduğunda, ölüm çığlıkları duyulduğunda, bir patlama, bir mermi gök kubbeye ulaştığında bu insanlar, toplantı üstüne toplantı yaparlar. Raporlar hazırlarlar. İstatistikler tutarlar. Yorumlar ve değerlendirmeler yaparlar. Bazen itirafta bulunurlar:

            Dünya, kritik bir kavşaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana insanın en üst düzeyde yaşadığı acılara tanık oluyoruz. Yarısı çocuk olmak üzere yaklaşık 60 milyon insan, çatışma ve şiddet nedeniyle evlerini terk etmiştir. Doğal (ve insan eliyle gerçekleştirilen) afetlerin neden olduğu felaketlerin insana ve ekonomiye olan maliyeti kat be kat artmıştır. Son yirmi yılda, her yıl 2018 milyon insan, felaketlerden etkilenmiştir. Şu anda bu durumun küresel ekonomiye olan maliyeti ise 300 milyar doları aşmış durumdadır.

            Dünya İnsani Zirvesi’nde itiraf edilen bu sözlerin üzerinden dört yıldan daha fazla bir zaman geçtiğini bile unutmuşlar. Ne yazık ki bu sözlerle bir mesafe kat edilemediği gibi, dünyanın her tarafında mültecilerin dramının ciddi boyutlara vardığını sağır sultan bile duymuştur. Yerel ve bölgesel çapta birçok savaş ve çatışma ortamının oluştuğu malumun ilanıdır artık.

            Her gün dünyanın bir yerinde bir patlama veya toplu ölüm haberiyle gündemler gelişiyor ve değişiyor. Küresel boyuttaki Covid-19 salgınıyla mücadelede bile teknik anlamda güçlü olan dünya devletlerinin insan sağlığını önemseyen olumlu ve faydalı bir adım attıkları söylenemez. Çünkü merhametten nasiplenmemiş insanların çıkara dayalı stratejileri ile bir gidişat izleniyor. Çünkü insanın teknik üstünlüğü, insanlığın ve gezegenin mahvolması için sahneye konuluyor.

            Oysa insanın canı, sağlığı, onuru ve yaşamı için bilim ve tekniğin hizmete sokulması ancak değerlerden nasiplenmiş insanlarla gerçekleşebilir. Empati, diğerkâmlık, acıya duyarlılık ve merhamet gibi erdemlerin insan ilişkilerinde yer almasıyla ancak huzurlu bir dünya algısı yakalanabilir.

            Tekrar etmekte fayda vardır: Mesele dünyanın teknolojik anlamdaki gücü değildir; insana verilen değerin gücüdür. Bu yüzden gezegenin zarar görmesine karşılık ve insanlığın perişan olmasına karşı insani duygu ve değerlerin ön plana çıkarılması gerektiği bir kez daha vurgulanabilir. Böylece merhametten nasiplenmemiş insanlara rağmen adalet, emniyet ve merhametten yana saf tutan insanlarla yol almanın ümidi güçlenecektir Allah’ın izniyle…

Eşref Nas (Konuk yazar)