• DOLAR 34.659
  • EURO 36.358
  • ALTIN 2945
  • ...

Ümmet olarak içinde bulunduğumuz dağınıklık, parçalanmışlık ve perişanlığa baktığımızda içimiz kan ağlıyor ve çare üretememenin acısıyla yüreğimiz dağlanıyor.

İslam coğrafyasının her tarafı kan revan ve zulüm altında inliyor. En kötüsü de Müslümanlar arasına yüzyıl önce konulan derin ayrılık ve fitneler bugün tam anlamıyla kendini gösteriyor. Ve maalesef Müslümanlar düşmanları bırakıp, birbirleriyle savaşıyor ve bunu iftiharla sunuyorlar.

Emperyalizmin duayeni İngilizler ve onları taklit eden büyük şeytan ABD ve diğer emperyalist devlet ve güçler Müslümanları İslam`dan, İslam`ı anlamaktan ve yaşamaktan uzaklaştırarak nesilleri kendilerine “kurşun asker” yaptılar. Müslümanlar bugün düşmanları olan emperyalistleri dost, kardeşlerini düşman görerek savaşıyorlar. Arakan, Filistin derken şimdide İdlib`te Müslüman kanı akıyor. Müslümanlar eziliyor, tahkir ediliyor, namusları çiğneniyor ama Müslümanların o kadar gözü kinle dolmuş ki, birbirlerini suçlayıp asıl düşmanı görmüyorlar.

İdlib`te binlerce sivil, kadın ve çocuk ateş altında ama kimin umurunda? Herkes kendini haklı göstermeye çalışmanın peşinde. Kendi ırki, mezhebi, örgüt ve devlet çıkarlarını, ümmetin maslahatının ve geleceğinin önüne koyarak nereye varacağız?

Geçtiğimiz Cuma günü Tahran`da yapılan üçlü zirveden, İdlib ve Suriye için çözüme yönelik bir karar çıkacağı beklentisi gerçekleşmedi. Aslına bakılırsa şimdiye kadar yapılan Cenevre görüşmeleri ve Astana süreci ne çözüm getirdi ki, Tahran zirvesi çözüm getirsin? Çünkü yapılan anlaşmalar kağıt üzerinde kalıyor ve verilen sözler tutulmuyor. Ateşkes ve “Gerilimi azaltma bölgeleri” kuruluyor lakin Rusya ve Esed güçleri saldırılarına devam ediyor. Güçlünün istediğini yaptığı ve hiçbir kural tanımadığı bir dünyada yaşıyoruz. Öte yandan ABD ve koalisyonu da sözde IŞİD bahanesi ile Suriye`de operasyon çekmeye ve BOP`u uygulamaya devam ediyor.

Suriye`de olayların başladığı günden beri bu güçler Suriye halkını değil, kendi emperyal çıkarlarını düşünmekten öteye geçmiyorlar. Ne Rusya ne ABD nede Avrupa ülkelerinden olumlu bir şey beklememiz zaten sorunlu bir bakıştır. ABD ve diğer emperyal ülkelerin tek derdi siyonist işgal çetesi israil`in güvenliğini temin etmektir. ABD kendi ve İsrail çıkarlarından başka kimseyi düşünmez ve kimseye de “stratejik ortak” olarak bakmaz.

Rusya`ya gelince onların da emperyal bakış itibariyle ABD`den farklı olmadıkları aşikar. Birçok bölgede Müslüman kanı döken Rusya`nın Müslümanlar için bir şey yaptığı düşünülemez. O da Lazkiye`de bulunan hava üssünü garantiye alarak Akdeniz üzerinden sıcak denizlere açılmanın hesabını yapıyor. İran ve Türkiye ise; ilk günden bir araya gelerek bu sorunun çözümü için adım atmamalarının ve yanlış politikalarının cezası ve vebalini taşıyorlar.

Aralık 2016 da Halep`te yaşanan sıkıntı, şimdi İdlib`te yaşanıyor. Bu sorun karşısında zor durumda kalan ülke Türkiye`dir. Halep`ten sivillerin ve “ılımlı muhalefetin” İdlib`e gelmesini sağlayan Türkiye, şimdi yeni bir sorunla karşı karşıyadır. Bir tarafta stratejik ortak diye baktığı ancak en büyük düşmanı olan ABD, diğer tarafta güven vermeyen Rusya. Diğer tarafta da İdlib`te Türkiye`ye umut bağlayan sivil Müslüman halk.

Aslında bizim birbirlerine karşı zannettiğimiz ABD ve Rusya`nın her adımı danışıklı olarak attıkları ve bilerek gerilimi artırdıkları ihtimalini gözden kaçırmayalım. Ve unutmayalım ki Müslümanların kanı üzerinden oyunlar oynanmaya devam ediyor.

Tahran zirvesinden istediğini alamayan Türkiye yeni bir göç dalgası sorunu ile karşı karşıya kalabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Tahran zirvesi sonrasında, "Rejimin çıkarları uğruna on binlerce masum insanın öldürülmesine göz yumulması durumunda, böyle bir oyunun ortağı da seyircisi de olamayız." diyerek önemli bir çıkış yaptı. Öte yandan ABD silahlandırmaya devam ederek öne sürdüğü PYD/YPG`yi Türkiye`ye tehdit oluşturmaya devam ediyor. Türkiye bu durumda hem İdlib, hem de Fırat`ın doğusunda büyük sorunlarla karşı karşıya kalabilir. 

Vesselam…

Konuk Yazar / Veysi Demir