Ezan yasağı ve siyonist hedef
Siyonist İsrail parlamentosu aldığı son kararla, Kudüs'te bazı vakitlerde 'Ezanı' yasakladı. Yıllardır bu terör şebekesi Kudüs'e ve İslami sembollere yönelik sistematik bir saldırı ve yok etme politikası içerisindedir. Şu an Mescidi Aksa'nın altı, tünellerle tamamen kazılmış ve zamanla yıkılması için zemin hazırlanmış durumdadır.
Attığı her şerli adımı yanına kar kalan bu melun Siyonist yönetim, her gün yapacağı tahribatın dozajını biraz daha artırmaktadır. Müslüman Filistinlileri sebepsiz yere tutuklamak, işkence etmek, yıllarca hapiste tutmak ve sorgusuz bir şekilde, hem de kameralar önünde infaz etmek gibi insanlık dışı uygulamaları artık sıradan hale geldi.
Ördüğü duvarlarla, uyguladığı ambargolarla adeta bütün bir Filistin'i açık hava hapishanesine dönüştürdü. Müslüman Filistin halkı, bu Yahudi Siyonist barbarların zulmü altında, açlık ve yoksulluk içerisinde hayatta kalmak için mücadele etmeye devam etmektedir. Elektrik yok, içme suyu yok, yeteri kadar gıda yok, ilaç yok ve hastaneler yapılan insanlık dışı bombardımanlarla tamamen tahrip edilmiş durumdadır. Filistinlilerin toprağında inşa edilen Yahudi yerleşim yerleriyle, kısa bir süre sonra Filistin diye bir yer de kalmayabilir.
Siyonist Yahudilerin, Müslüman Filistin halkına yaptıkları bu zulümler, gerçekleştirdikleri katliamlar ve uygulamaya koydukları yıkım ve yok etme politikaları karşısında İslam Ümmeti hep sessiz kaldı. Çıkan birkaç cılız ses de yeteri kadar yankı bulmadı. İslam ülkelerinin yöneticileri bu zulme karşı çıkıp, mümince bir tavır geliştirmeleri bir tarafa, çoğu zaman bu terör şebekesi Siyonist çetenin yanında yer alma zilletini tercih ettiler.
Yaptığı bütün bu kötülükleri yanında kar kalan ve özellikle Arap ülkeleri yöneticilerinin zilletinden cesaret alan Siyonist Yahudi şebeke, işi Kuds-i Şerif'te ezanı yasaklamaya kadar götürdü. Şimdilik bazı vakitlerde ses kirliliğine sebebiyet veriyor diye bu yasağı getirdiğini söylüyor. Bu adımı yanına kar kalırsa, bir sonraki adımı ezanı tamamen yasaklamak olacaktır. Bunu söylerken, bugüne kadar attığı her adımı yanına kar kalan ve ümmet içerisinde yeterince bir tepki verilmediği için hedefine adım adım ulaştığını üzülerek görmekteyiz.
Avrupa'da birçok ülkede ezanın yasaklanması ile Kudüs'te ezanın yasaklanması arasında bir fark yoktur. Burada amaç tamamen İslam'a ve Müslümanlara yönelik sergilenen düşmanlıktır. Bu düşmanlıklarını her gün biraz daha ileri bir boyuta taşıyarak ve Müslümanların tepkisizliğinden de cesaret alarak yeni sergileyecekleri kin ve nefretlerinin zeminini oluşturmaktadırlar.
Kudüs'teki ezan yasağı, şu an İslam beldelerinde yürütülen savaşlardan, gerçekleştirilen katliamlardan ve derinleştirilen ihtilaflardan ayrı düşünmemek gerekir. Hatta çıkartılan bütün bu savaşların ve devam ettirilen kargaşaların tek sebebi Siyonist İsrail'in güvenliğinin sağlanması içindir. İşte ümmetin çocukları vuruşturulup, ihtilaf ve yaraları derinleştirilirken, melun siyonistler de Kudüs'te İslam'ın sembollerini birer birer yasaklamaya ve ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
Batı, ümmet içerisinde gerçekleştirdiği kardeş kavgasıyla hedefine ulaşmış durumdadır. İçimizdeki akılsızların, körüklenmiş ihtilaflarımıza dört elle sarılmasıyla, aramızda estirilen fitne rüzgârlarının daha uzun süre hüküm sürmeye devam edeceği görülmektedir. İhtilaflarımızı, birbirimize düşmanlığa çevirmeyi başaranlar, acımasızca birbirimizi vurduğumuzu gördükçe daha büyük tahribat projeleriyle karşımıza çıkmaktadırlar.
Genel anlamda bu projelerle ümmet birbirleriyle uğraştırılırken, özelde Yahudi Siyonistlerin gerçekleştirecekleri tahribatların hedefine ulaşması için zemin hazırlanmış olmaktadır. Yahudilerce Kudüs'e yönelik yapılmış olan bütün saldırılar amacına ulaştığı için, bundan sonra atılacak adımların tamamının düşünülerek, gelecek tepkiler hesaplanarak atılmaktadır. Kudüs'teki Ezan yasağı da rastgele atılmış bir adım değildir. Bilakis, Mescid-i Aksa'ya yönelik bugüne kadar yapılan saldırılan karşılıksız kalmasının vermiş olduğu bir şımarıklık ve haddi aşma anlayışıyla yapılmaktadır.
Bu ezan yasağına sessiz kalırsak, bir gün yıkılmış/yıktırılmış bir Mescid-i Aksa ile karşılaşırsak hiç şaşırmamamız gerekmektedir.